Büyük veba salgınından sonra Avrupa'da büyük dönüşümler oldu. Zeynep Dramalı, Sean Martin ve Özlem Genç araştırmalarında bu dönüşümü teferruatlı olarak anlatırlar.
TOPLUM YENİDEN DÜZENLENDİ
Vebadan sonra insanlar hayatın önemini anladılar. Yıllar önemsizken dakikalar bile çok önemli hâle geldi. Saat hayatın akışını belirlemeye başladı. Vebanın durdurulamaması, insanların gözlerinin tabiata ve tabiatın karşısında aciz kalmamak için yapılması gerekenlere çevrilmesine sebep oldu.
Salgın, sosyal ilişkileri zayıflattı, aileler birbiriyle görüşemez oldu. Cenazesi olanlar işlemleri yapabilmek için kimseyi bulamadılar. Ölümden korkan insanlar mallarının başkasının eline geçmemesi için daha çok vasiyetname yazdırdılar. Noterler aranan kişiler oldular.
Hastaneler daha önceden karantina ağırlıklı olarak faaliyet gösterirlerken salgın sonrasında yeni bir hüviyete dönüştüler. Halk sağlığı kavramı gelişti. Salgınların önüne geçmek için karantina yaygınlaştı Vebanın yayılışını takip etmek amacıyla ölenlerin kayıtları düzenli olarak tutuldu. Tıp gelişmeye başladı.
Roma zamanında çok önemli olan hamam kültürü bir anda büyük bir itibar kaybına uğradı. Kiliseye göre açık tuvalet ve hamamlar günah yuvalarıydı. Tanrı'nın buralarda günah işleyenler yüzünden insanları cezalandırmak için vebayı gönderdiğine inanıldığı için kilisenin baskısıyla hamamlar ve tuvaletler kapatıldı.
Ortaçağ'da kötü ruhları üzerinde topladığına inanıldığı ve kilisenin de kedileri kötülemesi yüzünden kediler öldürülürdü. Kedilerin azalması yüzünden fareler çoğalmıştı. Vebanın farelerle bulaşması, kedi katliamını sona erdirdi.
EKONOMİK DÖNÜŞÜM
Vebadan önce işsizlik varken, nüfusun azalmasıyla işçinin kıymeti ve ücreti arttı. Ücretler ortalama yüzde 25 arttı. Lordlar serfleri daha az ücrete çalıştırmak için özgür bıraktılar. Arazi işleyecek insan kalmadığı için arazi kiraları ve fiyatları düştü. Bu sayede köylüler kendi arazilerinin efendisi haline geldiler.
İşçi sayısının az olduğu yerlerde, çalışanların bütün istekleri yerine getirildi. Çalışma şartları ve saatleri düzeltildi. İşçiler verilen ücreti ve şartları beğenmediklerinde başka bir yere göç edip, rahatlıkla iş bulabildiler. Vergi, para politikaları ve diğer uygulamalara karşı köylü isyanları arttı.
İşgücü ihtiyacı arttığı için kadınlar daha önce kabul edilmedikleri işlerde çalışmaya başladılar. Aynı zamanda çalıştıkları işlerde yükselebildiler. Dul kadınlar kocalarının işlerini devam ettirdiler. İşçi ihtiyacının yarattığı boşluğu ortadan kaldırmak için yapılan araştırmalar sonucunda sanayide yeni makinalar ortaya çıktı.
Uluslararası kara ve deniz ticareti durdu. Özellikle deniz ticaretinin en önemli temsilcisi olan İtalyan şehir devletleri bu durumdan büyük darbe aldılar. Nüfusun azalması ve pazarlarının küçülmesi yüzünden tüccarlar kıtanın dışında yeni pazarlar aramaya başladılar.
ORMANLAR VE OTLAKLAR KURTULDU
Veba salgını öncesinde Avrupa'nın artan nüfusunun getirdiği sıkıntılar iklim değişiklikleriyle de birleşince büyük kıtlıklar yaşanmıştı. Nüfusun azalmasıyla tarım ürünlerine de talep azaldığından, fiyatlar düştü. Hayvan fiyatları ucuzladı. Salgından sonra daha az kişiye daha çok yiyecek kaldığı için beslenme kalitesi arttı. Alternatif gıdalar çoğaldı. Hayat standardı yükseldi. Buğday, domuz, demir, çivi, kumaş, tuz, mum, tabut, cenaze malzemeleri, ilaç ve demir haricindeki yiyecek ve malların fiyatları düştü. Özellikle insan emeği isteyen sanayi ürünlerinin fiyatı artmıştır.
Nitelikli iş gücü azalıp, özellikle iyi duvarcılar öldüğü için mimari sadeleşti. Bu dönemde ölüm o kadar sıradan bir hâle gelmişti ki, iskeletler sanatçıların modeli oldu. Ölüm ve ıstırap her sanatçının ilgi alanı oldu.
1300'lü yıllarda artan nüfusun baskısından dolayı ormanlar ve otlaklar tarlaya dönüştürüldüğü için Avrupa ağaçsız bir çöl olmak üzereydi. Nüfusun azalmasıyla otlaklar ve ormanlar tarla olmaktan kurtuldu. İnek ve koyun sayısı arttı. Daha kolay bakılan koyunların sayısının artmasıyla yün sanayi büyüdü.
KİLİSENİN OTORİTESİ SARSILDI
Veba karşısındaki aczi kilisenin otoritesini zayıflattı. Din adamları arasında ölümün fazla olması sebebiyle Latince'nin ibadet ve eğitimdeki yeri zayıfladı. Din adamları arasında mahalli dilleri konuşan insanların sayısı arttı. Kiliselerin yanı sıra üniversiteler ve mahkemelerde de mahalli dillerin itibarı yükseldi. Birçok eski filozof ve yazarın eserleri mahalli dillere çevrilmeye başlandı. Mahalli yazarlar kendi dilleriyle önemli eserlerini kaleme aldılar. Kilisenin otoritesini ve itibarını kaybetmesi, insanların kilise karşısındaki hayal kırıklıkları Reform hareketiyle sonuçlandı.
***
Meslek liselerinin büyük başarısı
Salgın açıkça şunu gösterdi. Ne kadar paranız olursa olsun üretmediniz mi bir hiçsiniz. Paranızla ihtiyaç duyduğunuz birşeyi kriz zamanlarında bulamayacaksınız. Bir ülke imkân ve kabiliyetlerinin çokluğuyla ayakta durur. Bunun için sanayi ve tarımda üretimle ilgili yeni ve kâğıt üzerinde kalmayacak bir yol haritası belirleyip, icraata geçirmeliyiz.
Meslek eğitimi 1990'lara kadar çok itibarlıydı. Endüstri meslek liseleri itibarlı olduğu için daha rahat iyi öğrenciler bulabiliyorlardı. Zamanla 28 Şubat dönemi gibi siyasi sebepler ve eğitim politikamızdaki plansızlık, ailelerin çocuklarına masa başı iş hayalleri ve öğrencilerin yanlış yönlendirilmelerinden dolayı meslek liselerinin itibarları azaldı. Teknik Eğitim fakültelerinin kapatılması da meslek eğitimi açısından olumsuz bir gelişme oldu.
MEB bakan yardımcısı olarak kısa sürede meslek eğitiminde çok önemli işlere imza atan Mahmut Özer, bu meseleyi ülkemizin gündemine soktu. Haklı olduğunu salgın günlerinde gördük. Bugün iyi durumda olmayan meslek liselerimiz bu halleriyle bile birçok önemli işe imza attılar. Maske makinası, milyonlarca maske, önlük, tulum, kolonya ve dezenfektan ürettiler. Birçok hastanemiz bu ortamda altın kıymetinde olan maskelerini meslek liselerinden temin etti.
Artık şunu görmeliyiz. Ürettiğin kadar güçlüsün. Daha pahalı olsun ama sen üret. Bu hem kriz günlerinde sağa sola muhtaç olmamak, hem de yurtdışı döviz açığımızı kapatmak için şart. Meslek eğitimi bakan yardımcımızın gayretleriyle bir yere kadar gider. Bir bakarsınız fazla öne çıktı diye birisi ayağının altına muz kabuğu koyuvermiş. O yüzden zaman geçirmeden Mahmut Özer'in tecrübeleri ve sanayinin ihtiyaçlarına göre bir yol haritası hazırlayarak üvey evlat muamelesi yaptığımız meslek liselerimizin ve meslek eğitim merkezlerimizin itibarını artırmalıyız. Özellikle meslek eğitim merkezlerinin meseleleri ortadan kaldırılıp, ara eleman ihtiyacımızın giderilmesi şart. Eğer itibar kazandırabilirsek meslek eğitimi aynı zamanda genç işsiz meselemizi çözecektir. Yoksa genç işsizlerin sayısı gün geçtikçe çığ gibi artacaktır.
Aileler artık şunu açıkça anlamalılar; çocukları ya isimleri süslü birçok boş hizmet sektöründe eğitim görüp işsiz kalacak veya meslek eğitimi alarak aranan eleman olup, çok çok iyi gelirlere sahip olacaklar. Çocuklarımız masa başı iş sahibi olsun sevdasından vazgeçmeliler. Salgının sona ermesinden sonra artık böyle bir dünya hiç olmayacak. Nitekim çocukları günümüzde bile böyle bir iş bulamıyorlar ve yüzbinlerce üniversite mezunu bu sevda yüzünden işsiz kalıyor.
Bu salgının sonuçlarından birisi olarak şunu göreceğiz; Gerçek manada meslek sahibi olanlar (elektrikçi, su tesisatçısı, marangoz, terzi vs.) ayakta kalıp iyi paralar kazanacaklar, birçok havalı hizmet sektöründe eğitim almış kişiler ise maalesef işsiz kalacaklar. Meslek eğitimi memleket meselesini sloganlıktan çıkarıp, Türkiye'nin gerçeği yapmalıyız.