Karahanlılar ve Selçuklular zamanındaki sıbyan mektebi ismi Osmanlı döneminde de kullanıldı. Okullar çoğunlukla tek bir odadan oluştuğu için eğitim bir hoca tarafından yürütülürdü.
Mektep hocaları medrese mezunuydular. Öğrenciler arasında sınıf ayrımı yoktu. Hoca seviyelerine göre öğrencilerle gruplar halinde çalışırdı. Hocanın kendileriyle ilgilenmediği zaman öğrenciler ya yazı yazar, ya da istirahat ederlerdi. Eğitim kesintisiz olarak devam ederdi ve tatil diye bir kavram yoktu. Öğrenciler de senenin istedikleri ayında eğitime başlarlardı. Okula kız, erkek karışık giderdi. Bazı okullarda ise kız ve erkek ayrı idi.
Okulun masrafları mahalle halkı tarafından çekilirdi. Okulda çocuğu olan aile mektebin hocasına gücüne göre para veya kumaş, koyun, yiyecek, ayakkabı gibi şeyler verirlerdi. Ayrıca okulun ısınma ve diğer giderlerini de aileler karşılardı. Fakir çocuklar ile öksüz ve yetimler için kurulmuş vakıflar vardı.
Mektepte eğitim Osmanlı döneminde kullanılan alfabenin öğrenilmesiyle, yani "elifba" ile başlardı. Alfabe bazen tekerlemelerle öğrenilirdi. Sıbyan mekteplerinde Kur'an, ilmihal bilgileri, namaz sureleri, tarih, coğrafya, güzel yazı, imla ve matematik öğretilirdi.
Okullarda sabahın erken saatlerinde başlar ikindiye kadar devam ederdi. Eğitim öğlende yemek ve namaz arası haricinde kesintisizdi. Teneffüs yoktu.
Okullar mahalle mektebi olduğu için öğrenciler evlerine giderek yemeklerini yiyip, tekrar okullarına dönerlerdi. Bazı okullarda ise yemekhaneler vardı. Okullarda öğretimin yanında disipline de önem verilir, suç işleyen veya yanlış bir davranışta bulunan çocuk falakaya yatırılarak cezalandırılırdı.
Öğrenci Kur'an'da belli bir yere geldiğinde hocasının elini öpüp, hocanın yardımcılarından biriyle evine giderdi. Evde büyüklerinin elini öperek eğitiminin belli bir seviyeye geldiğini gösterirdi. Öğrencinin ailesi durumlarına göre hocanın yardımcısına bir hediye verirdi.
Öğrencilerin hatim indirmelerinde tören yapılırdı. Öğrencinin ailesi ziyafet hazırlar, hocaya hediyeler verirdi. Eğitim üçdört yıl sürerdi. Mahalle mektebini bitiren okumaya kabiliyetli ise medreseye gider, yeteneği veya durumu uygun olmayan da bir sanat öğrenirdi.
Mektebin masrafları mahalle halkı tarafından çekilirdi. Okulda çocuğu olan aile mektebin hocasına gücüne göre para veya kumaş, koyun, yiyecek, ayakkabı gibi şeyler verirlerdi. Ayrıca okulun ısınma ve diğer giderlerini de aileler karşılardı. Fakir çocuklar ile öksüz ve yetimler için kurulmuş vakıflar vardı. Vakıflar öğrencilere yemek, harçlık ve elbise verirdi.
Evliya Çelebi'ye göre 17. yüzyılda İstanbul'da 2.000'e yakın mektep vardı.