Baruttan, matbaaya birçok icatta olduğu gibi futbolun da ilk oynandığı yer Çin'dir. Ancak futbol ilk dönemlerinde belli bir kuralı olmadan oynanan bir oyundu. Oyuncu sayısı sınırlaması olmadan iki köy halkı birbiriyle tarlalarda, meydanlarda kafa göz kırarak, hatta evleri bile yıkarak mücadele ederdi. Kurallarını tespit ettikleri için futbol İngilizler'le özdeşleşmiştir.
FUTBOL İSTANBUL'DA
Futbol 19. yüzyılın son çeyreğinde ülkemizde oynanmaya başladı. Bunun öncülüğünü ülkemizde yaşayan yabancılar yaptılar. Öncelikle İzmir ve Selanik gibi şehirlerde futbol oynandı. İzmir'de ikamet eden La Fontaine ailesinin ileri gelenleri kentteki diğer İngiliz ailelerle birlikte "Bournabat Football and Rugby Club" adıyla bir kulüp kurdular.
İzmir'de futbolun öncülüğünü yapanlardan James La Fontaine 1889'da İstanbul'a yerleşti. Onun gelmesiyle futbol 1880'lerin sonunda İstanbul'da ön plana çıkmaya başladı. İstanbul'da oturan yabancılar ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları, Kadıköy ve Moda'da futbol oynadılar. Fenerbahçe'nin kuruluş yeri olan Kuşdili Çayırı, futbolun da İstanbul'da ilk oynandığı yerdi. Yabancılar ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları hafta sonları ailece Kuşdili çayırına veya İstanbul'un mesire yerlerine gidiyor, hem eğleniyor hem de çayırda futbol oynuyorlardı. Ancak zaman Sultan İkinci Abdülhamid dönemi olduğu için futbol sıkı bir takip altındaydı. Osmanlı güvenlik görevlileri futbol oynayanları sıkı sıkı takip edip, durumu merkeze bildiriyorlardı.
Türkiye'de futbol oynanmasından bahseden ilk belge.
KALELERE 'KAPI' DEDİLER
İngilizler başta olmak üzere çeşitli milletlerden yabancılar, özellikle İstanbul'un Anadolu yakasındaki muhtelif yerlerde futbol oynadılar. Kuşdili Çayırı, Göksu Çayırı, Küçüksu Çayırı futbol için tercih edilen yerlerdi. Futbol oynamak için kalabalık bir kitlenin toplanması yetkilileri rahatsız etmişti. Üsküdar Mutasarrıflığı futbol oynamaya gelenleri takip edip, merkeze rapor sundu. Osmanlı görevlileri oynanan oyunu, "İki tarafı kapı şekline konulmuş ve etrafına set çekilmiş bir daire içinde lastikten yapılmış bir top ile oyun oynadılar" şeklinde tarif etmişlerdi.
Kandilli, Tarabya, Bebek, Beyoğlu, Kadıköy ve Moda gibi yerlerde ikamet eden kişiler, İngiliz Elçiliği personeli, İngiliz, İtalyan, Fransız ve Rum okullarının öğrencileri futbol oynamaktaydı. Futbol oynayan yabancılar bunu çoğu zaman bir eğlence aracı olarak görmüşlerdi. Bu sebeple maçlara ailece gidiyor, hem eğlenip hem de spor yapıyorlardı. 10 Temmuz 1897 tarihli bir raporda durum şöyle anlatıyor: "Kadıköy sakinlerinden Banker Mösyö Duka Dipkali, Banker Mösyö Edvar ile kadınlı erkekli yüz kişi Cumartesi sabahı istimbotla Göksu'ya gidiyorlar. Orada futbol oynayıp, piknik yapıyorlar. Tabii kalabalık bir grup olunca, zabıta kuvvetleri de kendilerini izliyor. Gruptakiler o Cumartesi olduğu gibi her Cumartesi futbol oynamak amacıyla Göksu'ya gelmek niyetinde olduklarını söylüyorlar".
1887'de İngiltere'de futbol.
TÜRKLER FUTBOL OYNUYOR
Futbolun Türkiye'deki ilk günlerinde Türkler fazla görünmedi. 1890'ların sonuna doğru Türkler de futbol oynamaya başladılar. Reşat Danyal, Fuad Hüsnü ve arkadaşları 1901'de Black Stocking (Siyah Çoraplılar) Futbol Kulübü'nü kurdular. Türklerin futbol oynamasının hoş karşılanmayacağı düşüncesiyle kulüplerine İngilizce isim koymuşlardı. Siyah Çoraplılar çok önemli bir faaliyet gösteremeden dağıldı. 1905'te Mekteb-i Sultanî öğrencileri Ali Sami (Yen) Bey'in önderliğinde ilk Türk futbol kulübü olarak Galatasaray'ı kurdular. 1907'de ise Kadıköylü gençler tarafından Fenerbahçe kuruldu.
1904'te İstanbul Futbol ligi kurulup maçlar yapılmaya başlanmıştı. 1906-1907 futbol sezonundan itibaren ilk defa bir Türk takımı, Galatasaray İstanbul ligine katıldı. 1909- 1910 sezonundan itibaren ise Fenerbahçe İstanbul liginde yer almaya başladı. 1903'te jimnastik kulübü olarak kurulan Beşiktaş ise 1910'dan sonra futbola ağırlık vermeye başladı. Üç büyüklerin İstanbul ligine katılmalarıyla 1910'dan itibaren gün geçtikçe büyüyen bir rekabet ve vazgeçilemeyen futbol tutkumuz ortaya çıktı.
Galatasaray
Fenerbahçe
ZAPTİYE TAKİBİNDE MAÇ
Türk futbol tarihi yazılmamıştır. Bunun da sebebi arşiv ve kütüphanelerde araştırma yapılmadan futbol tarihimizin sadece kulaktan dolma bilgilerle anlatılmasıdır. Ülkemizin önde gelen tarihçilerinden Prof. Dr. Vahdettin Engin ile yaptığımız ve yakında yayınlayacağımız araştırmamız futbol tarihimizi belgeler ışığında aydınlatacak. Osmanlı Arşivlerinde, futbola dair tespit edebildiğimiz ilk belge 23 Kasım 1890 tarihli bir zaptiye tutanağı: "Kadıköy Moda'da ikamet eden İngiltere devleti tebaasından Mösyö Witek'in oğullarının nezareti altında olmak üzere İstanbul'da oturan 20-25 kadar genç İngiliz'in geçen yıllarda olduğu gibi dünkü Cumartesi günü de Kuşdili çayırında toplanarak iki tarafı kapı şekline konulmuş ve etrafına hat çekilmiş bir daire içinde lastikten mamul top ile oynadıkları görülerek olay soruşturulmuştur. Yapılan tahkikatta, oyunun yardımsever İngilizler tarafından mektepler yararına düzenlendiği, bu vesileyle toplanacak yardımın, İngiliz delikanlılarının oynadığı oyun kim tarafından kazanılırsa onlar tarafından mekteplere bağışlandığının kabul edileceği anlaşılmıştır. İngilizler'in, bu maç yapılana kadar her Cumartesi günü toplanıp talimlerine devam edecekleri de öğrenilmiştir. Üsküdar mutasarrıflığı esas maçın ne zaman yapılacağını, ne miktar para toplanacağını ve hangi mekteplere dağıtılacağını da araştırmaktadır. Bütün bunlar yaşanırken herhangi bir uygunsuzluğun meydana gelmemesi için tedbirler alınması ve gelişmelerin Zaptiye Nezareti'ne bildirilmesi gerekmektedir. 23 Kasım 1890."
1900'lerde futbol.
BURHAN FELEK'TEN FUTBOL
İstanbul'daki yabancı uyrukluların ve gayrimüslimlerin kendi aralarında oynadıkları futbolun Türkler arasında nasıl ilgiyle karşılandığını gazeteciliğimizin efsane isimlerinden Burhan Felek bir yazısında şöyle anlatıyor:
"Ziya Bey bir gün kahve halkına, yani bize bir haber verdi:
Aman efendim, Kuşdili Çayırı'nda İngilizler bir top oynuyorlar görülecek şey, bir Pazar gidip görelim.
Haberi aldığımızın ertesi Pazar günü babamla beraber Kuşdili'ne gittik ki kıyamet. Yani o zamana göre birkaç bin kişi var. Kuşdili Çayırı, adı üstünde bir açık çayırdı. Ne giriş parası var, ne bilet. Yalnız halkın oyun sahasına girmemesi için futbol sahası ölçülerinden ikişer metre kadar geniş köşelere yuvaları evvelden hazırlanmış demir kazıklara gerilen çelik halat tel gerilmiş.
İlk oyun Moda Kulübü ile Kadıköy Kulübü arasında imiş. Modalılar arasında sonradan Fenerbahçe Kulübü'nde şöhret olan Bahriyeli Fuat Bey vardı. Fuat Bey galiba sol açık oynardı. Sahanın dört bir tarafını halk sarmıştı. Daha iyi seyretmek için, açık fayton arabası tutup üstünde oyun seyredenler de vardı. Bu futbolu ilk görüşümdür. Tarihi 1906'ya denk düşer".