İkinci Abdülhamid, fikirlerini ve meramını fevkalâde bir ifade ve nezaketle anlatırdı. Hafızası pek nadir insanlarda bulunabilecek kadar kuvvetliydi. Dikkati çekecek tarzda çok üst düzeyde bir zekâya sahipti. Zekâsı ve muhakemesiyle görüştüğü kimseler üzerinde özel bir tesir bırakırdı. Vücutça zinde ve çevik idi. Uyuşukluktan hiç hoşlanmazdı. Sultan Abdülhamid daima sade giyinir ve hiçbir hususta gösterişi sevmezdi.
İkinci Abdülhamid, kendinden önceki padişahların aksine, saltanatının ilk yılları hariç padişahlığı boyunca Yıldız Sarayı'nda ikamet etti. Özel günler, bayramlar ve Cuma Selamlığı dışında sarayın dışına pek çıkmadı. Devlet idaresini Yıldız Sarayı'na taşıdıktan sonra devlet işleriyle bizzat ilgilendi. Önemli işlerin halledilmesi için gece uyandırılmasına kızmadığı gibi, uyandırıldıktan sonra da meselenin ehemmiyetine göre sabaha kadar çalışırdı.
Marangozluğa, resim yapmaya ve çiniciliğe meraklıydı. Saray'da bulunan hususi marangozhanesinde sanatkârane bir tarzda sedefli, oymalı eşyalar yapmıştır. Hatta bazen, eliyle yaptığı eserleri Avrupa hükümdarlarına hediye olarak gönderdiği de olmuştur. Diğer bir merakı da atlara ve güvercinlere yönelikti. Vakit buldukça gidip atlarını görürdü. Gençliğinde çok iyi bir at binicisi olmasına rağmen, padişahlığında işlerinden dolayı buna vakit bulamamıştı. Bununla beraber resmi törenler için Saray'dan çıkması gerektiğinde, dört atın çektiği arabasını bizzat kullandığı zamanlar da olmuştu. Spor yapmaya ve yüzmeye de meraklı olmakla beraber, bu tür uğraşıları daha çok gençliğinde gerçekleştirmiş, sonraları fırsat bulamamıştı.
İkinci Abdülhamid erken yatıp erken kalkmayı alışkanlık edinmişti. Sabahları güneş doğmadan kalkar, önce hamama gidip yıkanırdı. Günde üç defa abdest alır, namazlarını kaçırmazdı
Sultan Abdülhamid hükümeti devreden çıkartıp, Bâbıâli'de yapılması gereken işleri Saray'a aktarınca, buradaki bürokratik işlemler eskiye oranla çok artmış ve Saray bürokrasisi Bâbıâli'nin yerini almıştı. Böylece İkinci Abdülhamid, devlet idaresini bu şekilde kendi denetimine almıştı. Kendisine arz olunan şeylerin ve kendisinden sadır olan iradelerin tahrife uğramaması ve kaybolmamasına pek ziyade dikkat ederdi. Bu düzenli sistem sayesinde hiçbir evrak kaybolmaz ve yerli yerine ulaşırdı.
İkinci Abdülhamid kurmuş olduğu istihbarat örgütü sayesinde gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında meydana gelen hadiselerden hemen haberdar olur ve ona göre çözümler arardı.
Kişilik itibariyle vehimliydi. Kendinden önceki iki padişahın darbe ile tahtından indirilmesi, suikast ve darbe teşebbüsleri sultanı her şeyden ve herkesten şüphe eder hale getirmişti.
Dedesi ve babasını veremden kaybetmesi devamlı kendi sağlığından da şüphe etmesine neden olmuştu. Bu durum sultanda tıbba merak uyandırmıştı. Kendi ifadelerine göre bir doktor kadar olmasa da iyi bir tıp bilgisine sahipti. Birçok hizmetkârı hastalandığında teşhisi kendi koyar, tedavi için gerekli ilaçları da verirdi.
Sultanın ilginç alışkanlıklarından biri de yatağına uzandıktan sonra uykuya dalmadan kitap okutturması idi. Ayakucuna bir paravana konur ve Esvapçıbaşı İsmet Bey kendisine kitap okurdu. Daha çok cinayet ve macera romanlarına düşkündü. Kendi ifadesi ile kitap okutturmak sultana ninni gibi geliyordu. Gündüzleri kafasını meşgul eden işlerin ağırlığından kurtulmak, zihnini başka taraflara sevk edip düşüncelerden kurtulmak ve rahat uyuyabilmek için kitap okutuyordu.