Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

Çocuklarından korkan ülke

Soğuk savaş yıllarından sonra din unsurunun dünyada da yükselen bir seyir içerisine girmesi, çeşitli ülkelerde bu konuyla ilgili birtakım önlemler alınmasına yol açmıştır.
Türkiye'de sekülerleşme ve laiklik sorunu 50'li yıllardan beri tartışılan bir konudur. Türkiye'nin Kemalist ideolojiden bu yana getirdiği "dini kontrol altına alma" çabaları, kültürel bir kimlik olarak da nitelendirilebilecek olan dinin özel alana itilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu indirgemeci laiklik anlayışı sonucunda, dinin siyasallaşmasını ve en azından devlet tarafından böyle algılanmasını gündeme getirmiştir. Oysa din unsuru kültürel kimlik içerisinde Türk kimliği ile özdeşleşen bir geçmişe sahiptir. Toplumsal boyutta incelenmesi gereken "dinsel kimlik" siyasal alana taşınmıştır. Devletin "modern-Batılı toplumsal kimlik" yaratma kaygısı, dinsel kimliği anti-modernist bir çerçevede ele alınması sorunsalını yaratmıştır.
Kadın vücuduna yönelik bir kimlik talebi olarak da nitelendirilebilecek türban sorunu dinin kişisel inanç düzeyinde kalıp kalamayacağı sorusunu da gündeme getirmiştir. Oysa İslam Türkiye'de hiçbir zaman kişisel inanç düzeyinde kalmamıştır. Siyasi partiler oy kaybetme kaygısıyla bu konuda tutamayacakları vaatleri vermişler ve kadın bedeni üzerinde oynanan bu türban oyununun iki yüzlü bir siyaset haline gelmesine neden olmuşlardır. Talepler devletin bölünmez bütünlüğü, hiçbir sınıfa ayrıcalık tanımayacağı ve laiklik ilkesine aykırı bulunmuştur. Öte yandan dünyada tüyler ürpertici bir hızla yükseliş gösteren İslami terör ve irtica hakkında kaygıları bulunan Türk devleti, türban sorununu indirgemeci ve tek boyutlu bir laiklik anlayışıyla çözmeye çalışmıştır. Kimsenin özünde demokratik olmak gibi bir zorunluluğu bulunmadığı demokratik toplumlarda bu tür sekülerleşme anlayışı sonucunda çoğulculuğun zarar gördüğü kabul edilmektedir. Bunun sonucunda türban sorunu, İmam Hatip Okulları'nın katsayı sorunu, parti kapatma hadiseleri bir kaç yılda bir yeniden herkesin gündemine oturmaktadır. Bu gün okullarının kampuslarında YÖK protestosu yapan gençlere neden potansiyel anarşist gözüyle bakılmaktadır? Neden siyaset bilimi eğitimi veren okulların önünde polisler bekletilmekte, kampuslarda jandarmalar dolaşmaktadır? Kendi çocuklarının varlığından ve düşünmesinden korkan bir ülke olabilir mi?
Özge ZENGİN HUN/ANKARA

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA