İki gün önce, 19 Nisan 2004'te Anadolu Ajansı'nın iki paragraflık haberinden öğrendim: "Rahatsızlığı nedeniyle yaklaşık 1.5 aydan bu yana Amerikan Hastanesi'nde tedavi gören Gürdal Duyar, dün akşam saatlerinde hayatını kaybetti."
Asmalımescit muhitinin en renkli kişilerinden, 60'lı yıllardan beri önce Refik, daha sonraları Yakup Restoran'ın en sıkı müdavimlerinden heykeltıraş Gürdal Duyar da bir tatil günü o her fani için kaçınılmaz ölüm yolculuğuna çıkmıştı.
20 Ağustos 1935 yılında Istanbul'da doğmuştu. İstanbul Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdikten sonra, 1951'de girdiği Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (IDGSA) Heykel Bölümü'nde önce Alman heykeltıraş Rudolf Belling'in yanında, daha sonra da Hadi Bara atölyesinde çalışmıştı.
1959'da Akademi'yi bitirince bir süre Fransa ve İsviçre'de ikamet eyleyecek, 1963'te Türkiye'ye döndükten sonra serbest çalışmaya başlayacaktı.
Uşak, Burhaniye ve İskenderun Atatürk anıtlarını yapan Duyar'ın yapıtları arasında, Abdi İpekçi Caddesi'ndeki Abdi İpekçi Barış Anıtı, Beşiktaş Vişnezade Parkı'ndaki şair Necati Cumalı heykeli, ünlü öykücü Sait Faik Abasıyanık'ın Burgazada'da müze haline dönüştürülen evinin önündeki büstü, Akatlar Sanatçılar Parkı'ndaki Kemal Sunal, Barış Manço, Sadri Alışık ve Bedia Muvahhit gibi tanınmış sanatçıların büstleri yer alıyor.
Bir de çeşitli kuruluşlar için yaptığı Atatürk büstleri...
Bunların yanında bir önemli yapıtı da 1973 yılında, Cumhuriyet'in 50. yılı kutlama programı kapsamında gerçekleştirdiği "Güzel Istanbul" anıtı idi...
Klasik anıt anlayışının kalıplarını kırarak gerçekleştirdiği "Güzel İstanbul", Karaköy meydanına konmak üzere ısmarlanmıştı. Fakat "müstehcen" bulunarak zamanın belediyesi tarafından kaldırılacak, daha sonra sürgüne gönderildiği Yıldız Parkı'nda ise kayıplara karışacaktı.
Duyar'ın anıtını yasaklayan anlayış, daha sonraki yıllarda onun yapıtıyla bir anlam kazanacak meydanı da yok edecekti.
Eleştirmenlerin Duyar'ın sanatı üzerine değerlendirmeleri şöyle özetlenebilir:
"Malzemenin özünü zorlamadan, kendini onun doğal akışına bırakarak çalışmıştır. Doğaya bağlı kalmış ve plastik değerlere ağırlık verdiği büst ve figürlerinde modelin karakterini yansıtmıştır. Anıt çalışmalarında da aynı yöntemi izlediği görülür."
Bu sanat anlayışını Duyar'ın hayat felsefesinde de bulmak mümkün. Kişisel ilişkilerinde de insanı zorlamadan, kendi dünyasında yaşadı.
Refik'te ya da Yakup'ta içki masasının bir kenarına ilişir, gerektiği yerde gerektiği gibi konuşur, çoğu zaman da bir porselen tabağa, bir peçeteye karşısında oturanın desenini çizerdi bir tükenmez kalemle...
Bu "peçete" desenleri toplansa bir büyük serginin malzemesi olabilir.
"Güzel Istanbul"un nesli tükenmeye yüz tutan, güzel bir beyefendisiydi.
Muhabbetini özleyeceğiz.