Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) "Türk Devri" temalı 10. Zirvesi için dün Astana'daydık. 5 üyeli (Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan) ve 3 gözlemci üyeli (Macaristan, Türkmenistan ve KKTC) TDT Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel sınamalarla mücadelede en önemli gücün "Türk dünyasının birlik, beraberlik ve dayanışması" olduğunu vurguladı. Hazar doğalgazının Türkiye'ye ve Avrupa'ya taşınmasının "güvenliğe" katkısına değinen Erdoğan'ın şu cümlesi dikkat çekti: "Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu Türk Devleti Teşkilatımıza da teşmil ederek önümüzdeki dönemi inşallah Türk devri yapmak için omuz omuza çalışacağız." Sınır geçişlerinin ve vize işlemlerinin kolaylaştırılmasının öneminden bahseden Erdoğan, Gazze'deki katliamı gündeme getirmeyi de ihmal etmedi. Krizin çözümü için Türk dünyasının beraber hareket etmesinin önce ateşkes sonra barışı kolaylaştıracağını söyledi.
***
Türk dünyasında entegrasyon arayışı son yıllarda dış politikamızın ana gündem maddelerinden birisi haline geldi. Bu gelişme Orta Asya ülkelerinin bir yönüyle "açılım" diğer yönüyle bölgedeki etkili büyük güçlerle "denge" politikasına geçmesiyle yakından irtibatlı. Özbekistan ve Kazakistan'ın dünyaya açılımı ile Azerbaycan'ın Türkiye ile güçlenen stratejik ortaklığı bölge denklemlerini değiştiriyor. Malum, Sovyetler Birliği dağıldığında (1989) Türkiye, Türk dünyası ile işbirliğinde hedeflediği noktaya ulaşamadı. 1991'den itibaren koalisyonlar dönemine geçen Türkiye'nin o dönemde Türk cumhuriyetlerinde hem yatırım yapma hem de güvenlik ve istikrar sağlama kapasitesi çok sınırlıydı. Şimdi Türkiye, büyük güçlerin Orta Asya rekabetinde bölge ülkelerinin lehine olacak şekilde bir nevi çıpa görevi üstleniyor. Özellikle Azerbaycan'ın Karabağ zaferinden sonra Türkiye'nin bölgede istikrar, güvenlik ve işbirliği sağlayıcı rolü öne çıkıyor. Orta Asya'nın önümüzdeki onlu yıllarda yıkıcı bir rekabete sahne olmaması için Türkiye'nin "entegrasyon" politikasına daha fazla odaklanması gerekiyor.***
Afrika'da bir dizi darbe sonucu siyasi nüfuzu zayıflayan Fransa ve diğer AB ülkeleri Kazakistan başta olmak üzere Orta Asya ülkelerine olan ekonomik ilgilerini güçlendiriyor. Afganistan'dan çekilmesine rağmen ABD, Çin'i sınırlandırma politikasında Orta Asya'yı bir kenara bırakmış değil. Rusya'nın bölge ülkeleri üzerindeki Sovyetler Birliği döneminden kalma etkisi hâlâ çok canlı. Orta Asya güç denkleminde stratejik düzeyde iddialı aktörlerinden birisi de Çin. Tibet, Tayvan ve Uygur konularını kendi bekası çerçevesinde çok dikkatle izleyen Pekin'in Türk dünyasındaki entegrasyonu kimi zaman endişe ile karşıladığı biliniyor. Çin'in demografik ve ekonomik dominasyonu ihtimali hem Rusya hem de Orta Asya ülkelerinin orta ve uzun vadedeki riskini oluşturuyor. Tarihi, kültürel ve etnik bağları olan Türk cumhuriyetleri ile Türkiye'nin entegrasyon vizyonu güçlü liderlik, planlama ve menfaat ortaklaşmasının kurumsallaşmasını gerektiriyor. Zengezur Koridoru'nun açılması ulaşım açısından yeni bir fırsat oluştururken, Erdoğan'ın tecrübesi ve lider diplomasisi eldeki en önemli avantaj.***
Zirve sonuç bildirisinde "çok taraflı işbirliğini ilerletmeye" yönelik kararlılık teyit edildi. Astana Senedi kabul edilerek TDT'nin "sivil koruma mekanizmasının" kurulması kararlaştırıldı. Güvenlik konularında "yakın eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanması amacıyla savunma sanayisi ve askeri konularda daha yakın işbirliği" çağrısında bulunuldu. Yine bildiride İsrail-Filistin çatışmasının durdurulması için Türkiye'nin pozisyonuna uygun şekilde "derhal ateşkes, insani yardım, BM kararlarına göre iki devletli çözüm ve garanti mekanizması" önerildi. Özetle Astana Zirvesi, Türk dünyasının yeni işbirlikleri geliştirme ve küresel politikalarda ortaklaşma alanındaki entegrasyon sürecinin yeni bir adımı oldu.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz