Mayıs 2023 seçimlerine giderken CHP ve İyi Parti arasındaki "ortak aday" çekişmesinin Akşener için "kaybetkaybet" denklemine döndüğünü yazmıştım. Nitekim Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu ve Yavaş'ı eleyerek kendi adaylığını dayatması Akşener'in 6'lı masadan kalkmasıyla ve gördüğü linçten sonra geri oturmasıyla sonuçlanmıştı. Bu aday çekişmesi hem Akşener'e hem de Kılıçdaroğlu'na seçimlerde kaybettiren hususların başında geliyor. Elbette muhalefetin tüm bileşenleri kaybetti ancak Akşener'in ağır yenilginin hesabını sormasını partisinin kurultayı sonrasında göreceğiz. İşte Kılıçdaroğlu'nun seçimleri kaybetmesinin tetiklediği "değişim" tartışması şimdilerde CHP'yi benzer bir "kaybet-kaybet" denklemine çekiyor. Genel başkan dâhil kapsamlı bir değişim, yerel seçimleri de kaybettirecek bir karmaşa getirir. İçinde genel başkanın olmadığı bir değişim paketi ise hayal kırıklığı ve öfke içindeki seçmeni tatmin etmez. Zaman da çok sınırlı. Bu sebeple İmamoğlu'nun "köklü muhasebe" ve "değişime öncülük etme" arayışı "CHP'nin krizi" olarak ülke gündeminin başköşesinde. "Ne olacak bu muhalefetin hâli?" sorusu ister istemez tüm medyanın meşgalesi haline geldi.
***
Sihirli "değişim" sözcüğü ile genel başkan olan Kılıçdaroğlu 13 seçim yenilgisinden sonra bu defa "genel başkanlığı bırak" anlamında "değişim" çağrılarının hedefi durumunda. CHP'nin mevcut krizinin çok yönlü olduğu açık. Liderlik, ideoloji, kimlik, politika ve vizyon oluşturma konularının hepsi değişim paketinin içinde ele alınıyor. Değişime "kaptanlık" yapmak isteyen Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde CHP'nin başında olmayı ve seçim sonuçlarına göre çekilip çekilmemeye karar vermeyi istiyor. Yerel seçim öncesi CHP'nin genel başkanlık çekişmesi ile uğraşmasının İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin kaybı ile sonuçlanacağını hesap ediyor. İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan ayrılmasına seçmenin tepki göstereceği ve AK Parti'nin bu fırsatı iyi değerlendireceği konuşuluyor. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu görüşmelerinden sızanlara bakılırsa şimdilik yol haritası hazırlama konusunda uzlaşmaya varılıyor gibi. İmamoğlu'nun "İstanbul için aday olması ve kazandıktan sonra genel başkanlığa geçmesi" fikri ısıtılıyor. Bu fikrin Kılıçdaroğlu'nun pozisyonunu güçlendireceği ortada. Kılıçdaroğlu zamana oynayarak ilk tepkileri dindirecek ve sonrasında kurultayda yeniden genel başkan seçilerek yerel seçimlerde belediye başkan adaylarını belirleyecek.***
Kılıçdaroğlu'nun yol haritası belirleme konularındaki maharetini 6'lı masa toplantıları sürecinde gördük. Erdoğan'a karşı "büyük bir koalisyon" toplama işini başaran ve o süreçte Akşener'e istediklerini kabul ettiren Kılıçdaroğlu şimdi yeni bir "kaybet-kaybet" denklemine İmamoğlu ve CHP'yi sokmuş durumda. Siyasi yasaklı olma riski altındaki İmamoğlu'nun siyasi manevra alanı dar. Belediye başkanlığından ayrılarak genel başkanlığa geçmesi durumunda her ikisini de kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilir. Yasak gelme ihtimali ve bunun zamanı İmamoğlu'nun siyasi tercihinin yönünü zorlaştırıyor. Belediye başkanlığını ya da genel başkanlığı hedeflemesi riski ortadan kaldırmıyor. Kaldı ki İmamoğlu'nun CHP için değişim perspektifinin ne olduğu da belli değil.***
"Adayımız Kılıçdaroğlu yerine Yavaş ya da İmamoğlu olsa kazanırdık" argümanı bugün muhalefetin ancak fukara tesellisi olabilir. Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi kazandırmak için yaptıkları küçümsenmemeli. İmamoğlu aday olsa, farklı ne yapabilecekti? İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçildiği zamanki havası yok. 4 yıllık belediye başkanlığı performansı da çok zayıf. Muhalefetin mayıs seçimleri öncesi "ortak aday" tartışması tuzağına düşmesi gibi bugünlerde CHP, "nasıl bir değişim?" çıkmazına düşmüş durumda. Zorluk şurada: Kapsamlı bir değişim olmaması kaybettiriyor ancak böylesi bir değişiminin getireceği şeyin de kaybettirme riski çok yüksek. Hem Meclis'te çoğunluğu hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini alan iktidar hummalı bir çalışma içerisine girdi bile. Tam bir "kaybet-kaybet" denklemi.