Seçime sadece bir gün kaldı.
Artık kıyasıya seçim rekabetinin getirdiği gerilimleri, polemikleri, anketleri ve hatta tahminleri bir kenara bırakarak sandığa gitme zamanı.
Yarın, milli irade sandıkta tecelli edecek ve Türk demokrasisi çok kritik bir eşiği aşarak yoluna devam edecek.
14 Mayıs gecesi ve ertesi sabah Meclis dağılımı ve 3 cumhurbaşkanı adayının aldığı oylar belli olacak.
Beklentim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birinci turda kazanmasıdır.
Seçim ikinci tura kalırsa Ramazan Bayramı sonrası üç haftada yaşadığımız yoğun kampanyaya benzer bir dönemi daha önümüzdeki iki haftada yaşayacağız.
Meclis dağılımının yapısının getireceği siyasi ortama ve milliyetçi seçmenin iki adaydan kimi tercih edeceğine göre cumhurbaşkanı seçimi sonuçlanacak.
Yani demokrasi kazanacak...
Güzel ülkemiz Türkiye kazanacak...
***
14 Mayıs seçim süreci aslında en az iki yıllık bir maraton şeklinde gerçekleşti.
Bu süreçte tartışılmadık konu neredeyse bırakmadık. Muhalefet adaylarının kimler olacağını, 6'lı masayı aylarca konuştuk.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken kimlik konularından ekonomik vaatlere, uluslararası sistemdeki yerimizden beka meselesine kadar her şeyi değerlendirdik.
Birkaç cümle ile 14 Mayıs seçimlerini önceki seçimlerden ayrıştıran hususları hatırlatmak isterim.
Hiçbir demokraside olmayacak şekilde iki terör örgütünün (PKK ve FETÖ) açıktan bir adayı desteklemesine ve muhalefetin buna sessiz kalmasına şahit olduk.
Batı medyası son haftalarda Erdoğan karşıtı kampanyaya
"seçimlerimize müdahale" kıvamında eklenerek muhalefet yanında yer aldı.
İnce'nin kaset şantajıyla adaylıktan çekilmek zorunda kalması ile seçim gününe geldik çattık.
Elbette milletimiz seçim sürecinde yaşanan anormallikleri sandıktaki tercihini oluştururken hesaba katacaktır.
Türkiye'yi küresel ve bölgesel belirsizliklerin arttığı bir dönemde tecrübeli, emin ellere teslim edecektir.
***
Bir hususun altını ısrarla çizmek isterim.
Türkiye, iç siyasi gerilimleri yüksek olsa da yerleşik bir demokrasidir ve 15 Mayıs sabahında da öyle kalacaktır.
Batı medyasında Türkiye'deki seçimlerin ertesine dair anlatılan karanlık senaryoların hepsini ülkemizden uzak tutmak tüm siyaset kurumunun sorumluluğudur.
2023 yılının dünyanın en önemli seçimi olmasına ve sonucunun birçok uluslararası dengeyi etkilemesine
"evet" diyebiliriz.
Ancak her türlü antidemokratik ve kaotik beklentileri reddetmek demokratik görevimizdir.
Seçim gecesi sandıktan çıkan milli iradeye saygı göstermek ve gereğini yapmak siyasetçiden seçmene kadar hepimizin vatandaşlık vazifesidir.
Bu ülkenin huzuruna, güvenliğine, barışına ve demokrasisine sıkıntı veren her türlü girişim ve çaba milletimiz tarafından en sert şekilde cezalandırılır.
Seçim akşamı ve ertesinde olası sosyal medya, yabancı istihbarat operasyonlarını ve her çeşit provokasyonu etkisiz kılacak şey işte bu demokratik bilinç olacaktır.
***
Cumhurbaşkanlığını kim kazanırsa kazansın çok canlı bir Meclis profili ortaya çıkacak.
14'ten az olmayan siyasi parti temsil edilirken farklı ideolojilere mensup isimler vekil seçilecek.
Siyaset yine o çok tempolu ve tartışmalı gündemi ile akmaya devam edecek.
Biz de tüm farklılıklarımızla birlikte gündelik hayatın meşgalelerine dalarak seçim döneminin siyasallaşmasından bir miktar arınacağız.
Önümüzdeki beş yılın ülkemizi daha ileri taşıyacak gelişmelere sahne olması ümidiyle milletimize hayırlı seçimler dilerim.