Seçimlere 7 ay kala CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu üzerindeki kamuoyu baskısı artıyor. Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na "Hodri meydan, gücün yetiyorsa, yüreğin varsa seçimlerde çık karşımıza" çağrısı yapıyor. "Gel, TV'lerde vizyon yarıştıralım" cevabı Erdoğan'ın meydan okumasının etkisini azaltmıyor. Kılıçdaroğlu'nun hem ortak adaymış hem de henüz değilmiş halinin Cumhur İttifakı için elverişli bir sermaye olduğunu daha önce yazmıştım. Nitekim Erdoğan bu sermayeyi büyük bir keyifle kullanıyor. CHP lideri üzerindeki baskı bununla sınırlı değil. Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan karşısında kazanamayacağını düşünenler de eleştirilerini sertleştiriyorlar. "Başarısız ABD gezisi" kadar ortak adaylık konusunu bu denli uhdesine alması da muhalefet çevrelerinde rahatsızlık üretiyor. Akşener'in "seçilebilme" şartı, ikinci turda Erdoğan'ın rahatlıkla alabileceğini düşünenler için bir korku kaynağı. Böylece hem Cumhur İttifakı hem de muhalefet çevrelerinden gelen baskı Kılıçdaroğlu'nu bunaltıyor.
***
Aslında bu çok katmanlı baskının temel sebebi Kılıçdaroğlu'nun bir hususta başarılı olması. Diğer aday adaylarını eleyerek ortak adaylıkta kendi ismini öne çıkarabilmesi. 6'lı masada "yıpranmasın" denilerek olası ortak aday tartışmasının ertelenmesi de Kılıçdaroğlu'nun lehine işledi. Ancak son birkaç aydır muhalefetin önceki "nasıl olsa ekonomik sorunlar sebebiyle iktidar düşüşte" rahatlığının yerinde yeller esiyor. İktidarın sosyal konut projesi ve dar gelirlilerin durumunu düzeltmekle ilgili diğer adımlarının siyasi havayı değiştirmesi ile 6'lı masa ve Kılıçdaroğlu üzerindeki muhalefetin duygusal baskısı giderek artıyor. Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı "makamını hak etmediği ve gerekli niteliklere sahip olmadığı" eleştirisi öne çıkıyor.***
Haksızlık etmeyeyim, kazanmak için yüzde 50 artı 1 alacak bir ortak aday bulmak zorunda olduklarını bilmeleri ve bunun için bir arada durmaya çalışmaları yeni sistemin farkında olduklarını gösteriyor. Ancak aday konusunda başkanlık sisteminde olduğumuzu yeteri kadar anlayabilmiş değiller. Sanki parlamenter sisteme göre cumhurbaşkanı seçecekmişiz gibi koalisyon pazarlıkları ile meşguller. Geçiş dönemini yürütebilecek bir yapı oluşturmanın seçmene güven-istikrar duygusu vereceğini düşünüyorlar. "İstikrarsız koalisyon" eleştirisinin de böylece aşılacağını hesaplıyorlar.***
Muhalefet geciktikçe "imkânsız mucize ortak aday" beklentisini yükseltiyorlar. Erdoğan'ı yenecek ama parlamenter sistem cumhurbaşkanı gibi sembolik olacak. Türkiye'yi krizlerin büyüdüğü dünyada taşıyabilecek lider profili sunacak ama genel başkanları dinleyecek... Tekrar edeyim, başkanlık sistemindeki seçim kampanyaları belediye başkanlığı seçimlerine benzemez. Bir maraton koşusudur. Muhalefet ister ortak aday ister çoklu aday çıkarsın cumhurbaşkanları adaylarının maraton koşucusu olma imkânlarını sınırlıyorlar. İşte bu sebeple bakmayın sert eleştirilere, her şeye rağmen en hazır adayları Kılıçdaroğlu.