CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu her geçen gün partisinin cumhurbaşkanı adayı olma profilini güçlendiriyor. En son Grup Başkanvekili Altay, "Öyle gönüllerdeki aday falan değil düz söylüyorum. Adayımız Bay Kemal" açıklaması yaptı. CHP'lilerin artan bu tür açıklamaları, genel başkana kendini gösterme yarışı değilse henüz aday konuşulmasını erken bulan 6'lı masaya aday dayatma aşamasına geldi. Büyükşehir belediye başkanlarının isimlerinin geriye iten Kılıçdaroğlu, aday olma yolunda çok mesafe kat etti. Elbette muhalefetin birinci partisinin genel başkanı olarak adaylık tercihinde bulunması anlaşılabilir. Ve İP hariç 6'lı masadaki diğer partilerin bu dayatmaya karşı çıkabilecek bir durumu yok. Küçük sağ partilerin genel başkanları geçiş süreci çalışmalarının karşılığını parlamentoda temsil edilmek ve olası iktidarın bir parçası olmak şeklinde almayı bekleyebilir. Muhalefette her parti kendi adayını çıkarsa bile 6'lı masayı toparlayan isim olarak Kılıçdaroğlu, kendini rahat hissediyor. Kendi aralarında ittifak kurmayı seçenek dışı bırakan küçük sağ partiler parlamentoya girebilmek için CHP ve İP'in listelerine mahkûmlar. Milletvekili listeleri zamanı yaşanacak büyük kapışmadan onlara ne kalacak sorusu, en can alıcı mesele. Bu arada Kılıçdaroğlu, helalleşmeden hesap sormaya varan bir dizi söylem biriktiriyor. Şimdilik bunların tutarlı olduğu söylenemez. Bunun sorun edildiğini de sanmıyorum.
YENİ SÜRÜM, ÖNLEYİCİ BEKA SÖYLEMİ
Kılıçdaroğlu bugünlerde yeni sürüm bir beka söylemi kullanıyor. 6'lı masanın her biri farklı partilerden oluştuğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, ortak görüşlerinin ne olduğunu da açıkladı: "Türkiye'yi aydınlığa çıkarmak zorundayız, rayına oturtmak zorundayız. Devletin geleceği tehlikede. Bu olmaz." Daha önce iktidarı otoriterlikle eleştiren CHP, "demokrasi ve özgürlükler tehlikede" derdi. Şimdi CHP'nin "devlet tehlikede" söylemine yönelmesi ilginç. Bu söylem bir yönüyle Cumhur İttifakı'nın "terörle mücadele" ve "dış tehditler" bağlamında muhalefete getirdiği eleştirilere cevap üretme gayreti. Diğer yönüyle de milliyetçi ve muhafazakâr seçmenin muhalefetin Türkiye'yi yönetemeyeceği kaygılarını dindirme niyetine matuf.
Böylece muhalefet "ülke yönetilemiyor, biz daha iyi yönetiriz" söyleminden "devlet tehlikede" formunda beka söylemine geçiş yapıyor. 2023 seçimlerine giderken muhalefetin beka söylemlerinin daha farklı versiyonlarını göreceğimizi düşünüyorum. Önceki seçimlerden daha ileri giden formlarda beka söylemleri üretilmesini bekliyorum.
TÜRKİYE'NİN ÖNEMİNDE BİRLEŞMEK
Tüm partilerin 2023 seçim kampanyalarındaki ortak tema Türkiye'nin kritik önemi olacak. Şimdiden muhalefete akıl veren yazarlar Türkiye'deki iktidar değişiminin küresel ve bölgesel anlamları üzerine söylemler kurmaya başladı.
Cumhur İttifakı cenahı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü liderliğinin Türkiye ve etrafındaki bölgenin kaderi açısından ne kadar değerli olduğunu en azından 15 Temmuz 2016 gecesinden itibaren çok iyi biliyor. Bu da Cumhuriyet'imizin ikinci yüzyılına Türkiye'nin geleceği, istisnai yeri ve yüz yüze olduğu meydan okumalarla ilgili büyük bir söylem kapışması ile gireceğimizi gösteriyor. Ne dersiniz: 2023 seçimlerinin kampanyası alternatif beka söylemlerinin kutuplaşmasına dönüşür mü?