6'lı masanın önde gelen iki genel başkanı, iktidarın dış politikasını aynı söylemle hedef alıyor. DEVA Genel Başkanı Babacan, on iki maddelik dış politika rehberi yayımladı. İlk eleştirisi "dış politikayı şahsileştirme", yani "diplomatlara bırak". CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu boş durur mu? İsveç ve Finlandiya mutabakatı ve ABD Temsilciler Meclisi'nin F-16'ların Türkiye'ye satışına getirdiği kısıtlamayı değerlendirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tercümanını "başörtülü hanım kızımız" polemiği ile hedef aldı. Onun da argümanı Erdoğan'ın "korktuğu için dış politikayı şahsileştirdiği" ve diplomatları kenarda tuttuğu. Son dönemde muhalefetin, Erdoğan'ın dış politikasını giderek daha fazla hedef alması şaşırtıcı değil. Güvenlik ve dış politika alanlarında iktidarın seçmen nezdindeki olumlu performans algısını düşürmek gerektiğini düşünüyorlar. Seçmen nezdinde muhalefetin alternatif olarak görülebilmesi için de bunu gerekli görüyorlar. Dahası, Erdoğan'ın dış politika ve güvenlik konularını seçime giderken bir avantaj olarak kullanabileceğini hesap ettiklerinden önleyici söylemler kurmaya çalışıyorlar. Bunun için şimdiden Erdoğan'ın birçok diplomatik başarısının arkasındaki lider diplomasisine karşı yoğun bir kampanya başlattılar. Bildik bir argümana sarılıyorlar: "Şahsileştirme." Bu kelime aslında on yıldır içte ve dışta Erdoğan'a yapılan en yaygın suçlama. "Otoriterlik ve dikta" söylemlerinin altında da bu "kurumları zayıflattın, şahsını öne çıkardın" argümanı var. Şimdi aynı argümanı Babacan ve Kılıçdaroğlu, dış politika için seferber ediyor
Erdoğan'ın siyasi kariyeri kritik dönemlerde "liderlik profili" gösterebildiği için yükseldi. 15 Temmuz gecesinde, Suriye operasyonlarının yapılabilmesinde, Doğu Akdeniz'deki enerji hamlesinde, NATO'nun genişlemesinde, Ukrayna tahılının taşınması çabasında ve diğer birçok olayda öne çıkaran liderlik kapasitesi oldu. Erdoğan'ın lider diplomasisi Dışişleri Bakanlığı ve diğer kurumların gayretlerinin sınırına vardığı yerde devreye giriyor. Süreçleri zaten diplomatlar yönetiyor. Son noktada Erdoğan, diplomatları zayıflatan değil önerilerini kabul ettiren bir performans gösteriyor. Bir örnek FETÖ ve YPG'nin güvenliği tehdit eden örgütler olarak NATO belgesine ve diline sokulmasıydı. Diplomatların görüşmesinde kabul edilmeyen şeyler Erdoğan'ın dörtlü toplantıdaki "kırmızı çizgi" resti ile metne dahil edildi. Hadi Kılıçdaroğlu'nun diplomasi tecrübesi yok. Babacan'ın, tecrübeli liderin diplomatların işini ne kadar rahatlattığını bilmesi gerekirdi.
***
Kııçdaroğlu'nun, Babacan'dan farklı olarak iktidarın dış politikasını eleştirirken tekrar eden sözde "Batı karşıtlığı" gündemi var. Türkiye'nin güvenlik çıkarları ile ilgili bir konu olduğunda Kılıçdaroğlu önce susuyor, milli bir mesele olsa bile destek vermiyor. Mesele neticelendiğinde veya bir aşamaya vardığında çıkıp Erdoğan'ı "Batı karşısında ödün vermekle" eleştiriyor. F-16'lar konusunda da Kılıçdaroğlu, ABD Temsilciler Meclisi'ni değil yine Erdoğan'ı hem de şu cümlelerle eleştirdi: "Öyle 'dış güçler' demeyi falan bıraksınlar. Batı, Erdoğan rejimine düşman değildir... Batı çok şey bildiği ve elinde tuttuğu bu tarz liderlere bayılır ve destekler." Buyrun neresinden isterseniz oradan tutun. 15 Temmuz direnişinin 6. yıldönümünde söylenen bu cümleler nasıl analiz edilebilir? Batı medyası durmadan CHP'nin ürettiği söylemlerle Erdoğan'ı hedef alırken bu nasıl bir iddia. Batı başkentleri Türkiye ile çalışmaları gereken birçok konuda "seçim öncesi Erdoğan'a yaramasın" diye frene basarken Kılıçdaroğlu bu uçuk cümleleri nasıl kurabiliyor? Türkiye'nin milli çıkarları için, hem de muhalefete rağmen, bu başkentlerle Erdoğan'ın ne kadar karşı karşıya geldiği unutuldu mu? Eskiden "Ülkeyi Batı'dan kopardın" derlerdi. Baktılar etkisi olmuyor şimdi "Batı'ya ödün verdin" diyorlar. İddia ediyorum, iktidarı eleştirmek için "bırakın doğruyu, tutarlı olması bile gerekmez, her şeyi söyleyebiliriz" literatürüne Kılıçdaroğlu kadar katkı yapmış başka bir siyasetçi yoktur. Erdoğan'a saldırmak için kullandığı "Batı eleştirisi" ise milli ya da başka bir ideolojik gündeme sahip değil. Bu yüzden Batı başkentleri de 6'lı masadaki genel başkanlar da ciddiye almıyor.