Son üç ABD Başkanı Obama, Trump ve Biden, Ortadoğu'dan kısmi çekilmeyi ve dikkati Çin'e odaklamayı vaat etti. Hatta Biden, Afganistan'dan Amerikan askerlerini hızlıca çekerek bu ülkeyi Taliban'a bıraktı. Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilere mesafe koyarken İran ile nükleer müzakerelere geri döndü. Biden yönetiminin bu politika değişikliği bölgedeki ülkeler arasında normalleşme eğilimini güçlendirdi. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali bölgenin dünya ekonomisindeki ve küresel istikrardaki yerini tekrardan öne çıkardı. Biden da ABD'nin Ortadoğu'ya angajmanını yenilemek ve müttefikleri ile "stratejik ortaklığını güçlendirmek" için bölgeye üç günlük (13-16 Temmuz tarihlerinde) seyahatte bulundu. Biden, İsrail ve Filistin ayağından sonra "parya" ilan edeceğini söylediği Suudi Arabistan'da bugün Körfez liderleri ile görüşüyor.
***
Artan enerji fiyatları sebebiyle kasım ara seçimleri riskte olan Biden, Suudi Arabistan'ı petrol üretimini artırmaya ikna etmeyi umuyor. Biden bu tartışmalı seyahati "Suudi Arabistan'a neden gidiyorum" başlıklı makalesi ile savunmak zorunda kaldı. Bu makalede Ortadoğu'nun su yolları, tedarik zinciri ve enerji kaynakları açısından önemli olduğunu ve bölgenin daha güvenli ve entegre olmasının Rusya'nın Ukrayna savaşının küresel etkilerini azaltacağını belirtti. Bölgeye yeni angajmanını "Rusya'nın saldırganlığına karşı durmak" ve "Çin ile mücadele etmek" olarak açıkladı. Böylece Rusya ve Çin ile büyük güç rekabeti bir kez daha ABD'yi bölgeye yönlendirdi. Kuşkusuz, ABD yönetimlerinin bölgedeki en büyük önceliği her zaman İsrail'i güçlendirmektir. "Siyonist olman için Yahudi olmana gerek yok" diyen Biden'ın seyahatinin de temel amacı İsrail'in bölge ülkeleri ile "yeni bir ekonomi ve güvenlik mimarisi inşasına" yardımcı olmak. Yani İsrail ve Suudi Arabistan arasında normalleşmeyi sağlamak, İran'ın nükleer programını baskılamak ve Körfez ülkelerini Tahran'a karşı ortak bir savunma- güvenlik şemsiyesi altında toplamak.***
Biden'ın İsrail ile Körfez ülkelerini ve Cidde'deki toplantıya katılan Mısır, Irak ve Ürdün liderlerini İran karşıtı bir blokta toplayabilmesi pek mümkün görünmüyor. ABD'nin bölgeye angajmanında yaşanan sık değişiklik bölge ülkelerine güven vermiyor. Ukrayna savaşı sonrası dönemde Körfez ülkeleri daha otonom siyaset izliyor. Yaptırımlara katılmadıkları gibi Rusya ve Çin ile ilişkilerini çeşitlendirmeyi tercih ediyor. Trump yönetiminin küre başındaki ittifak ile başaramadığı İran karşıtı bloklaşmayı Biden'ın başarması olası değil. Körfez ülkeleri İran ile normalleşmeyi Biden'ın yarım ağız sözleri için riske atmayacaktır. Kaldı ki, İsrail'in sunduğu güvenlik şemsiyesi Körfez'i İran ve vekillerinden koruyamaz. Bazı İran hedeflerini vurmak ile İran'a karşı bölgesel bir savaşı göğüslemek aynı şey değil. ABD, Ortadoğu'nun küresel siyasetteki "menteşe" rolünü yeniden keşfetse de bölgeye yeni angajmanının güçlü olması beklenmiyor.***
Rus lider Putin de bölgeyle yakından ilgili. Önümüzdeki hafta salı günü Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Reisi ile Tahran'da görüşecek. Putin'in Tahran ziyaretinin Beyaz Saray'dan İran'ın Rusya'ya yüzlerce insansız hava aracı vereceğini açıklamasından ve Biden'ın Ortadoğu turundan sonra gerçekleşmesi anlamlıydı. Başta Suriye olmak üzere bölgedeki nüfuzunu genişleten Rusya'nın hem İran ile ilişkilerini derinleştirmesi hem de Körfez ile İran arasında kolaylaştırıcı role soyunması şaşırtıcı olmayacaktır. Ukrayna savaşı uzadıkça Avrupa'nın ekonomik kayıpları artıyor ve Rusya'nın eli rahatlıyor. Bu şartlar altında ABD'nin Ortadoğu'da Rusya ve Çin'i sınırlandıracak, İran'ın İsrail ve Körfez ile sorunlarını ortadan kaldıracak bir yeni angajman türü üretmesi mümkün görünmüyor. Türkiye'nin dengeleyici ve istikrar/güvenlik sağlayıcı rolünü bile görmekten uzak Washington'ın bölgedeki yeni diplomatik çabalarının zaman kaybı olması kuvvetle muhtemel.