Seçim dönemlerinde "kimlik siyaseti" olgusunu tartışmaktan geri durmuyoruz.
Önceki seçimlerde dindar-seküler, Sünni- Alevi ya da Türk-Kürt ayrımları etrafında bazen açık bazen örtük polemikler seçmeni etkilemek için seferber edildi.
Suriyeli sığınmacılar konusu önümüzdeki seçimlerin ana konularından birisi olacak gibi görünüyor. Ancak yine de son günlerde muhalefet çevrelerinin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun "Alevi kimliğini" sorunsallaştıran açıklamaları, Kürt meselesi ve Alevi- Sünni farklılığının 2023 seçimlerinde siyasetin merkezine oturup oturmayacağı merakını uyandırdı. Yine, bu kimlik konuları ile irtibatlı bir diğer mesele de dış politika, güvenlik ve terörle mücadele meseleleri etrafında ülkemizin "milli çıkarlarının korunması" tartışması.
***
Ülkemizdeki kimlik tartışmasının farklı iki kimlik düzleminde yürüdüğü görüşündeyim.***
Sünni-Alevi ayrımının da seçimlerde bir kimlik siyaseti unsuru olmasını beklemiyorum.***
Seçim döneminde kimlik tartışmalarının ikinci düzleminde (milli kimlik) ise yoğun tartışmalara tanık olacağız.
Dış politika ve güvenlik konularının milli çıkarlarımız/kimliğimiz açısından nasıl ele alındığı iktidar ve muhalefet arasında kıyasıya bir söylem rekabetine dönüşecek.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğinin veto edilmesi, Yunanistan ile adaların askerileştirilmesi, Suriye ve Irak'ta PKK-YPG'ye yönelik operasyonlar ve bu konularla ilgili Batı başkentleri ile yürüyen süreç ilk akla gelen konular. Yine, Türkiye'yi önümüzdeki yüzyıla hangi milli çıkar ve kimlik tanımlamasının taşıyabileceği gündem olacak.
Uluslararası sistemde büyük güç rekabetinin savaşlara dönüştüğü (Ukrayna Savaşı bir başlangıç) ve güçlenen milliyetçiliklerin yeni belirsizlikler oluşturduğu bir dönemde "milli çıkarların korunması" söylemi basit bir "beka söylemi" olarak ele alınamaz.
Siyaset kurumunun "milli kimlik ve çıkarları koruma" söylem yarışmasını ülkemizdeki farklı kimlikleri ötekileştirmeden yapması gerekir. Türkiye'nin renkleri olan farklı kimlikleri ayrımcı dille ele alan parti ya da adaylar kendi kapsayıcı milli çıkar tanımını da seçmene benimsetemez.
Evet bir kimlik siyasetine tanık olacağız ancak bu "milli çıkarları" koruyan kapsayıcı bir milli kimlik tartışması olmaya aday.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz