Başlığım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Antalya Diplomasi Forumu'ndaki açılış konuşmasından... Erdoğan, Ukrayna krizinden yola çıkarak mevcut uluslararası sistemi eleştiren ve çıkış için diplomasiyi önceleyen etkili bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın mesajlarına değineceğim, ancak önce Türkiye'nin aktif diplomasisinin parlak platformu haline gelen Forum'dan bahsetmek isterim. 2022 yılının ana teması "diplomasiyi yeniden kurgulamak." Forum, dünya başkentlerinin dikkatlerinin çevrildiği bir toplantıyla gündeme oturdu. Perşembe günü Rus ve Ukraynalı dışişleri bakanları, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu kolaylaştırıcılığında bir araya geldi. Dün ise Forum'da liderler, diplomatlar, akademisyenler ve gazeteciler, diplomasinin yeniden etkin olabilmesinin imkânlarını tartıştılar.
75 ülkeden katılımcının bulunduğu Forum'un, Rusya-Ukrayna savaşının uluslararası sistemi yeni bir belirsizliğe ittiği günlerde gerçekleşmesi ve çözümü diplomaside araması ayrıca anlamlıydı. Açılış konuşmasında Çavuşoğlu, Forum'un "beş yüz yıllık Türk hariciyesinin bir armağanı" olduğunu vurgulayarak diplomaside "yeni bir dil ve anlayışa" ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Malum, Türkiye, mevcut uluslararası sistemin adaletsiz yapısına en çok dikkat çeken ülke. Erdoğan'ın "Daha adil bir dünya mümkün" mottosu, Türkiye'nin uzun süredir seslendirdiği diplomasiyi yeniden etkin hale getirelim arayışının bir yansıması. Türkiye, BM dahil uluslararası sistemin çökmesini değil aksine dünyanın değişimine uygun şekilde reform edilmesini istiyor. Forum'a video ile katılan BM Genel Sekreteri Guterres, "Diplomasi, BM Antlaşmasının ruhudur" diyerek bu "meydan okuyucu günlerde" diplomasiyi yeniden kurgulama arayışına destek verdi.
***
Hem Ukrayna krizi hem de normalleşme politikası çerçevesinde son günlerde çok yoğun bir diplomasi hamlesi içerisinde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış konuşmasıyla yine dünyadaki adaletsizliğe karşı çıkışın, açlığın ve çatışmaların mağdurlarının sesi oldu. Diplomasinin yeniden kurgulanmasının hedefini de "Barışın dünyasını kurmaya mecburuz, savaşın değil" cümlesiyle tanımladı. 2. Dünya Savaşı sonrası 5 galip ülkenin menfaatlerine göre kurulan müesses nizamın adaletsizliğine işaret eden Erdoğan, Ukrayna krizi ile bu sistemin artık iflas bayrağını çektiğini söyledi. Çatışanlardan birisinin (Rusya) BM'de daimi üye olmasının sistemi nasıl kilitlediğine dikkat çekti.***
Bu cümlelerin altında diplomasiyi yeni bir seviyeye taşıma isteği vardı. Erdoğan'a göre, diplomasi krizler çıktıktan sonra değil öncesinde aktif olmalı. Üzerine gidilmeyen her sorun eninde sonunda ihmal edenleri de vuruyor. Barışı tesis değil tahkim etmek gerekli, sorunlar çıkmadan zamanında müdahil olmak. Ukrayna krizine ise "Komşularımız arasındaki krizin çatışmaya dönmesi en çok bizi endişelendiriyor" diyerek işaret eden Erdoğan, Rus saldırganlığını net şekilde eleştirdi ve şu soruyu sordu: "Eğer 2014'te Kırım'ın işgaline tüm Batı, tüm dünya ses çıkarsa bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık?" Erdoğan, Batı'nın Rusya'yı yeni bir soğuk savaş mantalitesiyle izole etmesini de eleştirdi. Rus kültürüne ve müzisyenlerine yapılan dışlamayı Moğol hükümdarı Hülagü'ye benzeterek "Yeni Hülagüler istemiyoruz" dedi.
Türkiye hem söylemle hem pratikle yeni bir diplomasi anlayışının öncülüğünü yapıyor. Kuşkusuz yeni paradigma arayışı romantik değil. Türkiye'nin çıkarlarını ve insanlığın temel değerlerini koruma niyetinde. Dış politikada Erdoğan'ın değer ile çıkarı sentezleyen realist yaklaşımının en bariz örneği, Ukrayna krizinde ortaya koyduğu aktif diplomasi. Dünya henüz bu yeni paradigmaya hazır olmayabilir. Ancak küresel belirsizliğin ve büyük güç rekabetinin ufkumuzu kararttığı bir dönemde önümüzü aydınlatacak yeni paradigmaya çağrı her zaman kıymetlidir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz