Muhalefetin ortak aday arayışlarında sürekli CHP'li isimlerin geçmesi sebebiyle İP, SP, DEVA ve GP etkisiz konumda kalıyordu. DEVA ve GP'nin genel başkanları hararetli aday tartışmaları sırasında "henüz aday tartışması için erken" ve "bir ittifakta olup olmayacağımıza seçimlere yakın karar vereceğiz" gibi cümleler sarf ediyordu. 6 partinin "parlamenter sistem" çalışmasının tamamlandığının medyaya yansıdığı bugünlerde DEVA ve GP, Millet İttifakı'nın yapısını değiştirecek hamlelerde bulunuyor. Yüzde 50 artı 1 alma iddiasıyla ortaya çıkan bu iki partinin Millet İttifakı'nın ve özellikle CHP'nin arkasına takılması hedefledikleri muhafazakâr seçmen nezdinde onları zora sokuyor. Malum, CHP ve İP, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında ve cumhurbaşkanlığı sistemini "tek adamlık" olarak görmekte birleşiyor. DEVA ve GP, bu söyleme yeni bir şey ekleyemedi. Bazı anekdotlarla ve sert cümlelerle Erdoğan'ı eleştirmekte yarıştılar, o kadar. Gerektiğinde iktidarı gerektiğinde muhalefeti eleştirebilen yeni bir siyasi program üretemediler.
***
CHP'nin önderliğinde ve HDP'nin bir şekilde eklemleneceği bir büyük koalisyonda AK Parti'den ayrılan siyasetçilerin küçük bir parça olarak bulunmasının muhafazakâr seçmene nasıl anlatılacağı hâlâ çok çetin bir husus. Kılıçdaroğlu, "Başörtüsü sorununu ben çözdüm" diyerek muhafazakâr-dindar seçmenin sahici kaygılarını gideremeyeceğini görüyor ve "teskin" görevinde SP, DEVA ve GP'ye rol yüklüyor. Yine de seçim kampanyalarının en yoğun döneminde bu seçmen grubunun eski AK Partililerin neden Millet İttifakı'na geçtiklerini sert sorgulayacağını bilen bu iki parti genel başkanı şimdilerde harekete geçtiler. Etkin bir siyaset ve meşruiyet zemini oluşturma çabasındalar. Babacan, "geçiş dönemi mutabakatı" oluşturmaktan söz ediyor. Davutoğlu da "Millet İttifakı'nda değişim yapılarak kurucu" olmaktan bahsediyor. Yani her ikisi de seçim sonrası süreci de yönetecek yeni bir ittifakın kurulmasını istiyor. Böylece ortak adayın belirlenmesinin ve muhalefete bir siyasi program üretmenin kolaylaşacağını düşünüyorlar. Çerçeveyi de seçim sonrasını da planlayan "güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerisi oluşturuyor. Millet İttifakı'nın adının değişmesinin ya da DEVA ve GP'nin kurucu kabul edilmesinin CHP hâkimiyeti altında bir araya gelme gerçekliğini örtmesi mümkün değil.***
Özgüveni yükselen ve giderek Kılıçdaroğlu adaylığı altında "liderler kabinesi" kurma fikrini ısıtan CHP bu makyaj arayışını reddetmeyecektir. Millet İttifakı'na katılmak için DEVA ve GP'nin kendilerini ikna edecek değişiklikleri kabul ettirmesi muhafazakâr seçmeni etkilemekten uzakta. Türkiye'nin son yirmi yılında dönüşümün etkin aktörlüğünü yapan muhafazakârları, DEVA ve GP'nin Millet İttifakı içerisinde görüntüde "eşit" ya da "kurucu" ama gerçekte hayli "ikincil konumları" ikna edemez. CHP'yi iktidara taşımak için çalışma sorumluluğunu gizleyemez. 6 parti genel başkanının alfabetik sırayla açıklama yapmasının gideremeyeceği sorunlar var. Dönüştüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu dışındaki CHP'lilerin "seküler öfkesi" çok derin. HDP'nin marjinal durumu ortada. "Tek adamlık sistemi" karşıtı olduğunu iddia etmek Türkiye'nin geleceğine dair bir siyasi programın içeriğini oluşturmuyor. 2023 seçimlerine giderken 6 artı 1 muhalif partinin ortak bir adayda buluşması mümkün olabilir. Yine içi ilkelerle doldurulmuş ama yakıcı sorunları somut olarak çözemeyen bir program iddiasında da bulunabilirler. Sahici ortak bir siyasi program üzerinde mutabakata varmaları ise tam bir hayal. Geriye DEVA ve GP'nin kendilerini teskin eden mühendislik çabaları kalır.