Kazakistan protestolarının SSCB'nin yıkılışının 30. yıldönümüne denk gelmesi rastlantı mıydı bilmiyoruz. Lakin Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) Cumhurbaşkanı Tokayev'in talebiyle hızla duruma müdahale etmesi asla bir tesadüf değildi. Soğuk Savaş biterken Batı ittifakının NATO'nun yayılması konusunda verdiği sözleri sonradan tutmadığını gören ve 2000-2005 arasında 'renkli devrimlere' şahit olan Moskova, kendi nüfuz bölgesinde gördüğü ülkelerin gidişatına müdahil olmak için hazırlık yaptı. KGAÖ, 1994'te kurulsa da Rusya'nın NATO'nun genişlemesine sert tepki vermesi ve Ortadoğu başta olmak üzere kriz alanlarına müdahale politikası Putin'in güçlü liderliği dönemine rastlar. Moskova 2008'de Gürcistan'ın ve 2014'te Ukrayna'nın Batı hâkimiyetine geçmesine müsaade etmeyeceğini gösterdi. Halen Ukrayna (Donbas) krizi Rusya ve ABD ile Avrupa arasında ciddi bir gerilim konusu ve Rusya'nın taleplerini açıklamasından sonra görüşmeler dün Cenevre'de başladı. Nasıl bir sonuç üreteceği henüz bilinmiyor.
"KİM ÇIKAR, KİM ÇIKMAZ"
KGAÖ'nün dünkü video konferans görüşmelerinde Tokayev, ülkesinin "darbe girişimini atlattığını" söylerken, Putin, "KGAÖ'nün bölgede renkli devrimlere izin vermeyeceğini" ilan etti. Aslında daha önce Kırgızistan (2010) ve Ermenistan'ın (2020) asker talebini kabul etmeyen KGAÖ'nün Kazakistan protestolarına bu kadar hızlı müdahalede bulunması Putin'in dile getirdiği kararlılığın sahaya yansımasıydı. Bu arada hem Putin hem de Tokayev, Kazakistan'daki "askeri barış gücünün sınırlı süre kalacağını" vurgulamaya dikkat etti. Bu vurgunun Washington ve Moskova arasındaki kimin askeri ne zaman ve nasıl polemiğiyle ilgili olduğu açık. Kazakistan'da güçlenen Rus nüfuzundan rahatsız olan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, "Yakın tarih bize gösteriyor ki Ruslar bir kere evinize girince, geri çıkarmak çok zor olabilir" eleştirisinde bulundu. Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın cevabı ise hayli ağırdı: "ABD evinize girdiğinde hayatta kalmak, tecavüze uğramamak ve soyulmamak zordur. Bu davetsiz misafirleri kapılarının eşiğinde bulan Kuzey Amerika yerlileri, Koreliler, Vietnamlılar, Iraklılar, Panamalılar, Yugoslavlar, Libyalılar, Suriyeliler ve daha çok sayıda şanssız insanın ekleyecek çok şeyi var." Doğrusu, yakın dönem dünya tarihi hem ABD hem Sovyet-Rus müdahalelerinin ilgili ülkelerin halkları için ne kadar yıkıcı ve trajik olduğunun tartışmasız örnekleriyle dolu. Sadece Afganistan'a bakmak bile yeterli. Putin, bölgede "devrimlere" izin vermeyeceğini söylerken Batı ile geriliminde asıl raundun Ukrayna olduğu açık.
"BÜYÜK PAZARLIK" MÜMKÜN MÜ?
Putin, Ukrayna krizi üzerinden ABD ve Avrupa'yı "büyük pazarlığa" çekme niyetinde. Orta-uzun vadede ABD'nin asıl rekabetinin Çin ile olduğunu bilmeyen yok. İşte Putin bu durumu orta vadede stratejik fırsata çevirmek için Batı'dan taviz istiyor. Suriye ve Libya gibi kriz bölgelerinde etkili rol alan Rusya, Eski Sovyet cumhuriyetleri ve Doğu Avrupa üzerindeki etkisini/kontrolünü güçlendirmek için NATO'nun geri adım atmasını talep ediyor. Bunu için gerilimi yükseltiyor. ABD ve AB ise sıkışmış durumda. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali durumunda ekonomik yaptırımlar dışında bir seçeneğe cesaret edemiyorlar. Putin, bunu satın almış durumda. Doğu Avrupa'dan çekilmek ise Avrupa'nın daha fazla Rusya'nın etkisine girmesi demek. "Savaş ile yatıştırma arasında bir üçüncü yol" bulmak mümkün olur mu önümüzdeki haftalarda, aylarda göreceğiz.