Siyasi hayatımızın belki de en uzun seçim dönemine girdik. Elbette muhalefet liderlerinin nöbetleşe ilan ettikleri "erken seçim" iddialarını kastetmiyorum. Hâlâ seçimlerin zamanında, 2023'te yapılacağı görüşündeyim. Ancak seçime 2 yıl varsa da bugünün gündem maddeleri parti siyasetinin seçime giden düzlüğe çoktan girdiğini gösteriyor. Aşılamanın daha yaygınlaşması ile yaz aylarında siyaset sahası iyice canlanacak ve bu canlanma ile seçim kampanyası kıvamında bir maraton başlayacak. Bu uzun maratonun gündeminde ekonomi, fezlekeler, HDP'nin kapatılması davası, partiler arası yakınlaşma çabaları, farklı üçüncü ittifak arayışları, yeni anayasa ve güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmaları, olası seçim sistemi değişikliği, Kürt ve genç oylarına yapılacak hamleler öne çıkacak. ABD, AB ve Ortadoğu ile ilişkiler bağlamında dış politika her zaman iç siyasetin gündemine etki edecek bir yerde olacak. PKK-YPG ile mücadele, İdlib ve mülteciler ekseninde Suriye ve Irak içerdeki parti konumlanmalarını yakından ilgilendirecek hareketliliklere hep açık bir yerde.
HDP'nin kaderi ve yeni üçüncü ittifak arayışları mı?
Anayasa Mahkemesi, HDP iddianamesini usulen iade ettiyse de Yargıtay Başsavcılığı'nın düzenleme yaparak yeniden başvuru yapması bekleniyor. Dava sonucunun ya kapatma ve geniş yasaklar ya da hazine yardımlarının kesilmesi ve belirli kişilere yasaklar şeklinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Her halükârda HDP'nin kaderi ve dava sürecinde Kürt seçmenin nereye yöneleceği kritik olmaya devam edecek. HDP eski eş genel başkanı Demirtaş'ın "Eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse bu durumda HDP'nin öncülüğünde üçüncü bir ittifak, 'demokrasi ittifakı' olarak ilan edilebilir" çıkışını sadece İYİ Parti'ye yapılan bir uyarı olarak görmüyorum.
Kapanması durumunda HDP oyları üzerinde hesap yapan CHP dahil diğer muhalefet partilerine HDP'nin oyun bozma gücünü hatırlatma hamlesi olarak görebiliriz. Muhalefet partilerinin ne HDP öncülüğünde ne de HDP'yi doğrudan kattıkları bir yöntemle "demokrasi ittifakı" kurması çok zor. Türkiye kamuoyunda terörle mücadele konusundaki hâkim milli hassasiyetler HDP'nin bu haliyle marjinallikten kurtarılmasına imkân tanımayacak gibi. Demirtaş'ın Akşener'e yaptığı "üçüncü ittifak" şantajı İYİ Parti'yi köşeye sıkıştırmaz. Ben hâlâ üçüncü ittifak kurma şansının Akşener'in elinde olduğunu düşünüyorum. Bunun için DEVA ve GP'nin "büyük iddialarından" vazgeçerek İYİ Parti şemsiyesini kabullenmesi şart. Son düzlüğe kadar bekleyeceklerdir. Olası bir seçim sistemi değişikliği ise ittifak hesaplarının yeniden gözden geçirilmesini icbar edebilir.
Hangisi için iklim uygun?
Cumhur İttifakı'nın yeni anayasa önerisini muhalefet "iklim uygun değil" diyerek reddetti. Ancak dün DEVA Genel Başkanı Babacan, yakında muhalefet partilerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem önerilerini "tek sayfaya" indirmek için müzakerelere başlayacağını duyurdu. Peki yeni anayasa için uygun olmayan iklim, "güçlendirilmiş parlamenter sistem" için anayasa değişikliğine uygun mu? Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nden, muhalefet de parlamenter sisteme dönüşten vazgeçmeyeceğine göre tartışma "2023 sonrasında Türkiye için kim neyi öneriyor?" düzleminde kalacak. Elbette iki öneriyi aynı anda referanduma sunacak bir formül üretilmezse. Uzun seçim maratonunda başat öğe şimdilik yeni anayasa mı, parlamenter sistem mi tartışması olacak. Yeni Anayasa önerisi ile iktidar hem 19 yıldır yaptıklarını hem de bir beş yıl daha yapacaklarını anlatabilecek. Muhalefet ise zannedilenin aksine "parlamenter sisteme dönüş" argümanı ile bir adım geride kalıyor. "Türkiye'yi kim yönetebilir?" diye sorulduğunda hâlâ Erdoğan açık ara öndeyken, muhalefet liderleri eskiye dönüşü seçmene nasıl pazarlayabilecekler? Muhalefetin her gün verdiği yeni "erken seçim" tarihlerine de takılmayın, şunun şurasında 2023 seçimlerine zaten 2 yıl kaldı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz