Batılı liderler Türkiye politikalarında yeni bir yol ayrımına doğru gidiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "geleceğimizi Avrupa'da görüyoruz" diyerek ve ABD ile "stratejik iş birliğine" vurgu yaparak yeni sayfa açma istekliğini gösterdiyse de Batı cenahında belirsizlik ve farklı önerilerin rekabeti devam ediyor.
Baskılama/ cezalandırma ve yeni bir çerçevede iş birliği kurma önerileri tartışılıyor.
Aralık ayındaki gelişmeler bu konuya dair ilk işaretleri verecek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Biden yönetimi şekillenirken Washington'ın S-400'lere ilişkin olarak CAATSA'yı uygulamaya koyup koymayacağı, içeriğinin ne olacağı bekleniyor. Trump, giderayak zayıf yaptırımlarla geçiştirir diyen de var. Dosya Biden'a kalırsa, daha başlarken Ankara ile ikili ilişkileri germeyi tercih etmeyeceğini öngören de mevcut. Yine Fransa, 10-11 Aralık AB liderler zirvesinde Ankara'ya yaptırım için bastırıyor. İrini Harekâtı çerçevesinde Alman Hamburg gemisinin Türkiye bandıralı ticaret gemisini aramadaki hukuksuzluğa alet olması Berlin'in de Ankara'ya mesaj verdiği şeklinde algılandı. Obama'nın ikinci döneminden itibaren Batılı liderler Erdoğan yönetimindeki yeni Türkiye ile nasıl bir angajman kurulması gerektiğine dair çalışacak politikalar üretemediler.
Bu başarısızlığın arka planında Türkiye'nin değişen jeopolitik dengelere uygun olarak milli çıkarlarını temin etme yolunda sergilediği aktivizmi ve iddiaları kabullenmemek bulunuyor.
Aslında eski günlerden kalma "tedip etme" yaklaşımıyla birçok seçeneği denediler ve başarısız oldular.
Batılı liderlerin 15 Temmuz darbe girişimi karşısındaki tavırları ve PKK-YPG'ye verilen destek Türkiye ve Batı ittifakı arasındaki güveni en çok zedeleyen hususlar oldu. Yine de Trump dönemi lider diplomasisi sayesinde Türk-Amerikan ilişkilerindeki sorunların az hasarla yönetilmesini mümkün kıldı. 2013 sonrasında AB başkentleri de çok sayıda hata yaparak müttefiklik hukukunu yıprattı. Neyse ki Alman Şansölyesi Merkel'in ortak stratejik çıkarların farkında olan uzlaşmacı yaklaşımı şimdilerde Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un bayraktarlığın üstlendiği "Türkiye'yi baskılayalım" fikrinin hayata geçmesini önledi.
Bazı Avrupa ülkelerinin bencil çıkarları için Türkiye-AB ilişkileri feda edilmedi.
Ancak Doğu Akdeniz, Libya ve Kıbrıs dosyaları etrafındaki gerilimler hâlâ masada ve sahada. Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın maksimalist ve uzlaşmaz talepleri AB üzerinde yük oluşturuyor. Yapılması gereken öncelikle gerginlikleri dondurarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıkların diplomasi yoluyla çözümüne destek vermek. Türkiye'nin Avrupa'nın ötekisi olarak kodlanmasını durdurmak. Yaptırımların başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin de ekonomik çıkarlarına zarar vereceğini görmek. Ankara'nın Doğu Akdeniz'i barış ve iş birliği alanına çevirme yönündeki kurucu önerisine kulak vermek. Batı başkentlerinin bugünlerde Türkiye ile ilgili düşebileceği temel bir hata var. Biden yönetiminin Transatlantik ittifakı restore etme niyetinin bazı AB ülkeleri tarafından Türkiye'yi baskılamak için kullanılması ihtimali. Türk ekonomisini hedefleyerek ABD-AB bloğunun Ankara'ya bir tür kuşatma uygulaması. Bazı Avrupalı bakanların Biden'dan beklentisi olarak gündeme gelen bu yaklaşım Batı ittifakının en büyük stratejik hatası olur. Biden'ın 2019'daki bir mülakatında açıkladığı "muhalefete destek vererek demokratik yola Erdoğan'ı devirme" fikrinin seçim döneminde kalacağını umuyorum. Dünyanın yeni jeopolitik gerçeklikleri Türkiye ile "çıkarları ortaklaştırmaya" dayalı yeni bir angajmanı gerektiriyor.
Biden yönetimini Avrupa, Çin ve Rusya dosyalarında zorlu süreçler bekliyor. "Demokrasi platformu" kurarak Çin ve Rusya'nın sınırlandırılması kolay değil. Pekin, geçenlerdeki ASEAN zirvesi ile hazırlığını gösterdi bile. Dahası, Biden yönetiminin ABD'nin jeopolitik çıkarlarını yeniden değerlendirme sürecinde birçok dosyada Türkiye faktörünü görmemesi mümkün değil. Avrupa, NATO, Afrika, Akdeniz, Ortadoğu, Rusya, Kafkaslar, Hazar, Körfez ve hatta Çin dosyasında. Türkiye, Obama'nın başkanlığı devrettiği zamanki yerinde de değil artık. Birçok krizde etkin rol alan ve Batı ittifakı için değerli bir müttefik.
Yeni angajman bu gerçekliğe göre oluşturulmalı.