Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günkü Grup Toplantısı'ndaki konuşmasıyla "reform seferberliğinin" çerçevesini çizdi. Üretimi, yeni yatırımı ve istihdamı sağlayacak ekonomik açılımlar ve İnsan Hakları Eylem Planı başta olmak üzere yargıya dair düzenlemeler söz konusu. Piyasa ekonomisine ve hukuk devletine güveni güçlendirmek hedefleniyor. Erdoğan konuşmasında ayrıca "reformun ölçeği" üzerinde farklı arayışlardakilere de sınırları gösterdi. "Ekonomide, hukukta ve demokraside" reform yapma iradesi eski ve yeni muhalefet partilerinin AK Parti iktidarına yaptığı ağır eleştirilerin kabulü anlamına gelmiyor. Ya da "geleceğimizi Avrupa'da görüyoruz" ve "ABD ile stratejik ilişkileri canlandırmayı istiyoruz" açıklamaları Türkiye'nin Libya, Doğu Akdeniz, Suriye ve Dağlık Karabağ'daki milli çıkarlarını koruma iradesinden geri adım atmak anlamına gelmiyor. Yani, yeni bir çözüm süreci, parlamenter sisteme dönüş ya da terörle mücadelede gevşemeye sebebiyet verecek salıvermeler olmayacak. Hukuk süreçleri iyileştirilecek ve sonuçlarına katlanılacak.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Elbette ABD ve AB ile ortak menfaatler aranacak; bu yolda diplomasi ve diyalog öne çıkarılacak. Zaten her krizde Erdoğan, Batı başkentlerine "ortak stratejik çıkarları" hatırlattı, hatırlatmaya da devam edecek. Ancak bazı başkentler istiyor diye dış politikada milli çıkarlar feda edilemez. Evet, Ankara'da Batı ittifakı ile ilişkileri yeniden güçlendirme isteği var. Biden yönetimi ile de bu minvalde birlikte çalışma eğilimi gösterilecek. 10-11 Aralık'taki AB Zirvesi öncesi İrini hareketinin Yunan komutanının ticari gemimize yaptığı provokasyona verilen makul tepki de Avrupa başkentlerinin nicedir unuttuğu "müttefiklik hukukunu" hatırlatıyor. Ancak ABD ve AB'nin Türkiye'yi yaptırımlarla baskılamaya çalışması durumunda ise buna rıza gösterilmez, karşı çıkılır. Rusya ile ilişkiler de Türkiye'nin reel çıkarları gözetilerek dengelenebilir. Benim Erdoğan'ın son konuşmasından anladığım, mücadele perspektifi zayıflatılmayacak, reformun dayanağı ve tamamlayıcısı olarak görülecek. Reformlar, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini yerleştirme amacına hizmet edecek şekilde ve Cumhur İttifakı birlikteliği ile yapılacak.
***
Erdoğan'ın Kavala ve Demirtaş'ın tutuklulukları ile ilgili söylediklerini "reformdan U dönüşü" ya da iktidar üzerinde "Bahçeli vesayeti" olarak değerlendirenler oldu. Muhalefetin "aslında reform olmayacak" kampanyası için kullandığı bu argümanlar Erdoğan'ın 18 yıllık iktidarının dinamiklerini anlayamamakla malul.***
O halde kapsamlı, kararlı ve tedrici bir reform süreci gerekiyor. Mücadele döneminin kazanımlarından vazgeçmeyen bir yaklaşımla yürütülmeli. Reform adına sözgelimi PKK ve FETÖ ile mücadele sekteye uğrarsa mevcut başarınızı koruyamazsınız. Madalyonun bir de öbür tarafı var. Değişime direnç gösterenler de Erdoğan'ın reformdan vazgeçmesini beklememeli. Zira, O, reformu milletin talebi ve dünyanın gidişatının gereği olarak görüyor. Yani, "mücadele ediyoruz" diyerek reforma direnenlere de müsamaha etmeyecek. Zamanlamasını, kapsamını, aktörlerini ve hızını kendisi belirleyecek. Unutmayalım, Erdoğan bu altın sentezi her seferinde tutturabildiği için hâlâ iktidarda.
***
Aziz amcamın ardından...
Geçtiğimiz pazar günü Sakarya Büyükşehir Belediyesi eski başkanlarından sevgili Aziz Duran amcamı kaybettik.
Vaka sayılarının artışta olduğu Kovid-19 salgınının bizden aldığı bir değerdi.
Üç dönem belediye başkanlığı yaptığı şehrini 1999 depreminden çıkarmada büyük hizmeti oldu.
Mütevazı, çalışkan, yardımsever ve zarif kişiliği ile hemşerilerinin sevgisini kazandı.
Millete hizmet davasının bir neferi olarak yaşadı, dualarla uğurlandı.
Mekânı cennet olsun.
Taziye için arayan ve mesaj atan dostlara teşekkür ederim.