Oruç Reis gemisini bakım için limana çeken Ankara, Almanya ve NATO Genel Sekreterinin çabalarına destek veriyor. Ankara ve Atina arasında karşılıklı açıklamalar devam ederken, Doğu Akdeniz gerilimi 24-25 Eylül'deki AB liderler zirvesine odaklandı. Bu arada ABD, tarihi önemde bir başkanlık seçimine gidiyor 3 Kasım'a altı hafta kala farklı sansasyonel iddia ve polemikler öne çıkıyor. Başkan Trump'ın Koronavirüs'ün bulaşıcılığı ve maske hakkında söylediklerinden askerlerle ilgili sözlerine ve taciz iddialarına kadar çok şey tartışılıyor. Anketler salıncak eyaletlerde dahi Biden'ı önde gösterse bile Trump arayı kapatıyor. Koronavirüs sebebiyle daralan ekonominin toparlanmaya başlaması, yeni istihdam yaratılması, siyahi protestoların şiddete dönmesine duyulan tepki ve Latin oyların Biden'dan uzaklaşması Trump'ın lehine gelişmeler. Yine TV tartışmalarında Trump'ın Biden'dan iyi performans gösterilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yine de adayların seçim sonuçlarını kabul edip etmeyeceğinin bile tartışıldığı zorlu bir yarış gerçekleşiyor. Dünyanın Amerikan seçimlerine yakın ilgisini görmek için Amerikan istihbaratının Rusya'nın Trump için, Çin'in ise Biden için seçimlere müdahale çalışmaları yürüttüğünü raporladığını hatırlamak bile yeterli. Seçimler işte bu olası müdahalelerin polemiklerinin gölgesinde yapılacak. Trump'ın yeniden başkan seçilmesi durumunda ABD'nin farklı bir ülke haline geleceğine dair ABD kamuoyunda neredeyse bir oydaşma var.
Transatlantik ittifakı, uluslararası kuruluşları ve normları önemsemeyen Trump'ın "önce ABD" politikasını daha güçlü şekilde hayata geçirmesi bekleniyor. Müesses nizamın direncini kırarak ABD'yi daha belirgin şekilde beyaz milliyetçilik dalgasıyla şekillendireceği düşünülüyor.
Çin ile rekabetin küresel türbülansın artırmasıyla dünyanın daha belirsiz bir yer olacağı da açık. Biden'ın seçilmesi durumunda ise Transatlantik ittifakı güçlendirmeye çalışması, Rusya'yı dengelemek için istekli olması, İran ile anlaşmayı yenilemesi ve Çin ile daha yumuşak bir rekabet yürütmesi umuluyor. İç meseleler ile de uğraşacak Biden, istese bile "liberal uluslararası düzeni" restore edemeyecek ve güç rekabeti benzer şekilde sürecek. ABD Başkanının kim olduğu Ortadoğu'da da önemli etkilerde bulunabilir. Trump'ın bölgeden çekilmeyi devam ettirirken İsrail'i önceleyecek ve Körfez ülkelerini Tel aviv ile aynı hizada konumlandıracak politikasını sürdürmesi beklenmeli. Halihazırda Arapların İsrail ile normalleşmesi anlaşmalarını Beyaz Saray'da gösteriye çevirmekle meşgul. BAE ve Bahreyn'den sonra sırada Umman, Kuveyt, Fas ve Suudi Arabistan'ın olduğu söyleniyor. Katar da diğer Körfez ülkeleri ile normalleşme vaadiyle bu sıraya sokulursa şaşmamak lazım. Yine büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımaları için Sırbistan ve Kosova gibi Balkan ülkelerine Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin eklenmesi muhtemel. "İsrail ile normalleşmeyi" seçim kampanyasının ve Nobel ödülü alma çabasının odağına yerleştiren Trump, halihazırda Ortadoğu'yu büyük bir dönüşüme zorluyor. Biden'ın seçilmesi durumunda ABD'nin İsrail'in çıkarlarının öncelemesi politikasından geri dönüş beklenmemeli. Bazı Körfez ülkelerine mesafeli duracak Biden'ın İran ile normalleşme arayışı dengeleri kısmen hareketlendirebilir. Trump'ın Doğu Akdeniz'de çok aktif olması beklenmezken Biden'ın Yunanistan ve Güney Kıbrıs lehine Türkiye'yi sınırlandırma çabasına girmesi muhtemel. Muhalefeti destekleyerek Başkan Erdoğan'ı devirme niyetini izhar eden Biden'ın Ankara ile bir süre gerilebileceği açık. Biden'ın Suriye'de YPG ile angajmanını daha da güçlendirmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerini sorunsallaştırması, Ermeni Soykırımı iddialarına daha yakın durması öngörülüyor. Yine Biden'ın ekibindeki Türkiye karşıtı hava ikili ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilir. Bunun dengelemesi durumunda Erdoğan ve Biden arasında lider diplomasisinin imkanları her zaman mevcut. Irak-Suriye-Doğu Akdeniz-Libya hattında oluşan yeni jeopolitik gerilim alanında Türkiye giderek daha önemli bir aktör. Bu bölgede Türkiye'yi ötekileştirmek ne ABD ne de AB'nin lehine. Türkiye bir süredir ABD, Rusya, Çin ve AB ile "örtüşen ve ters düşen çıkarlarını" yönetebilecek güçte.