Başkan Erdoğan ile Fransız Cumhurbaşkanı Macron arasındaki atışma devam ediyor.
Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını korumakta kararlık göstermesi üzerine Macron, Güney Avrupa ülkelerini Korsika'da toplayarak "Bizim derdimiz Türk halkıyla değil, Erdoğan'la" mealinde cümleler sarf etmişti.
Erdoğan bu saldırgan tavrı cevapsız bırakmadı.
12 Eylül'de Yassıada'daki Milli İrade Sempozyumu'nun açılış konuşmasında "Sayın Macron, senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak" dedi.
Daha sonra da "Macron senin süren zaten az kaldı, gidicisin" ifadelerini kullandı.
***
İki lider arasında telefonda ya da basın önünde polemik eksik olmuyor.
Erdoğan'ın Macron ile telefon görüşmelerinde kendisine dünya siyaseti ve Fransız tarihi ile ilgili ders verdiği biliniyor.
Önceki Fransız cumhurbaşkanları Chirac, Sarkozy ve Hollande ile diplomatik görüşmeler yürüten Erdoğan, Macron'u
"acemi" ve
"toy" buluyor. İkili görüşmelerdeki vücut dilinden anlaşılan da Macron, Erdoğan'ın tecrübesi karşısında eziliyor. Ancak yine de Macron, Avrupa'daki Erdoğan karşıtlığı sermayesini tüketme konusunda hayli hırslı. İlginç, Doğu Akdeniz'de kıyısı olmayan Fransa, bu denizdeki en uzun kıyıya sahip ülke olan Türkiye karşısında
"AB'nin jandarması" rolüne soyunuyor. Silah satma amacıyla Yunanistan'ı kendi
"kifayetsiz muhteris" kıvamındaki hamlelerine alet ediyor. Sonuçsuz kalmaya mahkûm bu hamlelerini de Erdoğan'a yönelik polemikler eşliğinde yapıyor.
Bu da ilk değil.
***
Hatırlayalım Türkiye'nin Suriye'deki operasyonları sırasında Macron,
"NATO'nun beyin ölümü" iddiası üzerinde Erdoğan'ı eleştirmiş ve
"kendi beyin ölümü ile ilgilenme" tavsiyesi almıştı. Bu defa Yunanistan'ı cesaretlendirmek amacıyla yaptığı Erdoğan eleştirisi, Güney Avrupa ülkelerinden değil ama Ulusal Birlik Partisi lideri
Le Pen'den destek gördü.
"Erdoğan konusunda Macron'un arkasındayım" diyen Le Pen kim?
Macron'un başarısız olması durumunda güçlenecek Fransız aşırı sağının lideri. Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk yapan Şansölye Merkel'in Macron'un bu polemiklerinden memnun olduğunu sanmıyorum. Merkel, Macron'un maceracı politikasına ve polemiklerine iki sebeple karşı çıkmıyor.
İlki, ABD Kuzey Akım 2 ve NATO'daki askeri harcamalar üzerinden Berlin'e baskı uyguluyor. İkincisi, Macron'un başarısızlığının Avrupa'da 2017'dekine benzer bir hava oluşturmasından ürküyor. Le Pen ile başlayabilecek aşırı sağ bir dalganın
AB'nin sonunu getirebileceğinin farkında. Merkel, Macron'un başarısız olmasını istemiyor ancak Avrupa'ya yönelecek yeni mülteci dalgası riskini de görüyor. Erdoğan ile çalışmak istiyor ancak Avrupa'daki
"Türkiye'ye ders verelim" diyenleri de dizginlemekte zorlanıyor.
***
Erdoğan ise, elbette Macron'un polemiklerinden rahatsız değil.
"Kırmızı çizgilerin" içinin boş olduğunu görüyor.
Merkel'in yürüttüğü arabuluculuğa ise değer veriyor.
AB içerisindeki Güney ve
Doğu Avrupa ülkelerinin Türkiye ile sorun yaşamak istemediğini biliyor. Bu arada, Macron'un güya
"Türk halkı ile Erdoğan'ı" ayırma taktiği ise hayli komik.
Bütün acemiliğine rağmen Macron da buna inanıyor olamaz.
Kendi iç siyaseti için atraksiyon yaptığı çok belli. Ancak Doğu Akdeniz konusunda Erdoğan'ı hedef almanın Türkiye kamuoyunu bütünleştirdiğini gören bazı gazeteciler
"bu polemikler Erdoğan'a ilaç gibi geliyor" uyarısı yapmakta aceleciler.
Nafile çaba, bu gidişle Erdoğan ve Macron arasındaki polemiklerin üçüncü raundu da olur dördüncüsü de.