Libya krizinde kritik Sirte-Cufra cephesi için iki tarafta da hazırlıklar devam ediyor. Vatiye Hava Üssü'nün muhtemelen BAE uçakları tarafından vurulması ile tarafların kararlılığı bir kez daha görüldü. Ankara bu tür bir saldırının tekrarlanmaması için önlemlerini alırken, dün Libya ve Malta içişleri bakanları Milli Savunma Bakanı Akar ile görüştüler. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde BM'nin desteği ile Libya'da "yeni bir anlaşma" yapılacağını söylemişti. Bu anlaşmanın ne olduğu hayli merak konusu. Trablus, 2015 şartlarına dönmek için Sirte ve Cufra'yı almak istiyor. Bingazi tarafı ise bunun petrol bölgelerinin kontrolünü ve Hafter'in tüm desteğini kaybetmesi anlamına geleceğini iyi biliyor. Türkiye ve Rusya dahil etkili güçlerin diplomatik çabaları Sirte-Cufra çatışmasını engeller mi? Petrol gelirinin dağılımı üzerine anlaşılırsa, Sirte batıya, Cufra doğuya bırakılarak bir pazarlık yapılır mı? Yakında göreceğiz.
***
Sirte ve Cufra'yı "kırmızı çizgi" ilan eden Mısır ise yoğun bir baskı altında. Fransa, Yunanistan ve BAE, Rus Wagner ve diğer paralı askerlerin yapamadığını Mısır ordusuna yaptırma peşinde. Kahire bir yandan sınırda askeri tatbikatlar yapıyor. Diğer yandan Hafter ve destekçilerini konsolide etmeye çabalıyor. Zira Hafter'in yenilgileri sonrası aşiretlerin Trablus'a yönelmesi Kahire'nin askeri inisiyatif alacağı açıklamaları ile engellendi. Sisi yönetimi olası bir askeri darbe için içeride meşruiyet oluşturmaya ve Arap kamuoyunu şekillendirmeye çalışıyor. Sisi medyası, Tobruk Temsilciler Meclis Başkanı A. Salih ve doğudaki aşiretlerin daveti ile "işgalci Türkiye'den Libya'yı kurtarma" söylemini köpürtüyor. Mısır müftüsü de Ayasofya'nın "kilise" olması gerektiğini söyleyebilecek ölçüde "siyasi" bir husumete savruldu.***
Fransa, NATO üzerinden Libya'da Türkiye'yi sınırlandırma hamlesinde umduğunu bulamadı. 1O Haziran'da Türk firkateyninin "radar aydınlatması" yaptığı iddiası destek görmedi. Paris'in protesto olarak NATO'nun Akdeniz'deki misyonundan geçici süreliğine çekilmesi Cumhurbaşkanı Macron'un kaprisi olarak kayıtlara geçti. Almanya, Fransa ve İtalya, Libya savaşına müdahil güçlere yaptırım için hazırlık yapıyor. Bu yaptırımların diğer aktörler lehine olacak şekilde Türkiye'yi hedeflemesi durumunda Türkiye-AB ilişkileri gerilecektir. AB baş diplomatı J. Borrell'in söylediği gibi Türkiye ile ilişkilerin yönetilmesi AB'nin dış politikadaki "en büyük meydan okuması." Borrell, mültecilerden Doğu Akdeniz'deki sondajlara kadar çok sayıda sorunun gerilimle çözülemeyeceğini görüyor. AB'nin ortak dış politika oluşturma acziyeti sebebiyle kıvranıyor ve dönem başkanı Şansölye Merkel'e destek için bakıyor.***
Diğer bir "Mısır müdahalesi" destekçisi BAE ise, Kahire'yi cesaretlendirmek için Arap milliyetçiliği temelinde Türkiye karşıtı kampanyaya ağırlık veriyor. Suudi Arabistan'ı Yemen'de bataklığa sapladıktan sonra kendini sıyıran BAE, şimdi Mısır'ı sonu görünmeyen bir maceraya sürüklüyor. Nasır dönemindeki Yemen hezimetinden sonra ilk defa Mısır bu kadar kritik bir kavşakta. Arap dünyasının önemli ülkesi Mısır'ın geleceği, 2013'teki darbeyle büyük bir yara aldı. Şimdi de Körfez'deki veliahtların ihtiraslarına kurban edilebilir. Hastaneye kaldırılan Kral Selman'ın ölmesi durumunda Veliaht Selman, BAE ile birlikte Mısır üzerindeki baskıyı artırabilir. Bakalım Sisi, nasıl bir yol izleyecek. BAE ya da Yunanistan'ın maceracı ve maksimalist emelleri için ülkesinin milli çıkarlarını feda edecek mi?