Koronavirüsün etkilerini görüşmek üzere G20, geçen perşembe günü toplandı. Video konferans yoluyla gerçekleşen zirvede liderler "ortak tehdit" olarak niteledikleri virüsle mücadelede "ne gerekiyorsa" yapacaklarını açıkladılar. Virüs karşısında "birleşik bir cephe" kurmayı "mutlak öncelik" olarak belirlediler. Bunun için de IMF ve Dünya Sağlık örgütü ile yakın çalışmaya vurgu yaptılar.
Sağlık Bakanlarının tecrübe paylaşımı ve ortak mücadele için planlarını 19-20 Nisan'a kadar oluşturmasını kararlaştırdılar. Ayrıca, küresel arz zincirini ayakta tutmak ve iş/gelir kaybını engellemek için 5 trilyon dolar piyasa sürdüklerini söylediler. Yine, finans bakanları ve merkez bankası başkanları arasındaki koordinasyonu vurguladılar. Başkan Erdoğan zirvede 2008 küresel finans krizindeki gibi "bir an önce harekete geçilmesini" istedi. Salgınla mücadelede "birçok gelişmiş ülkenin dahi çok ciddi zorluklar yaşadığını" hatırlatarak "çatışmalardan ve savaşlardan etkilenen ülkelere, "Suriyeli mülteciler başta olmak üzere zorla yerinden edilmiş kişilere" ve özellikle Afrika'ya insani yardım için finansman kaynaklarının seferber edilmesi gerektiğini vurguladı.
Tespitler Doğru Ancak...
Ne yazık ki yapılması gerekenlerin doğru şekilde tespit edildiği bu zirve yeterli ilgiyi çekmedi. Verilen sözler büyüktü, ancak salgınla mücadelede de yaygın bir umut doğurmadı. Bunun için dört sebep sıralayabilirim. Öncelikle dünya gelirinin yüzde 80'ini elinde tutan 20 ülke pandemiye karşı ortak tepkiyi belirlemek için toplanmakta bile çok geç kaldı.
Bu zirve dört G20 ülkesinin arasında yoğun bir çekişme sırasında yapıldı. Rusya ve Suudi Arabistan arasında petrol fiyat savaşı olanca sertliğiyle devam ediyor. ABD ve Çin arasında da virüsün kökeni hakkında bir propaganda savaşı var. Şimdilik Trump'ın Çin'e karşı suçlayıcı söylemini geçici olarak yumuşattığını söyleyebiliriz. Geçici diyorum çünkü vaka sayısında birinci sıraya yükselen ABD'nin salgından gördüğü/göreceği zarar Trump'ın kasımdaki seçimini tehlikeye attı. Bu yüzden Trump, virüsün yayılmasından Çin'in sorumlu olduğu argümanını terk edemez.
Ortak Vizyon ve Liderlik Yok
İkincisi, Zirvede "her ne gerekliyse yapacağız" gibi büyük bir söz verilse de atılacak somut adımlar yeterli değil. Sözgelimi her ülkenin kendi ekonomisini küresel resesyondan korumak için uygulamaya soktuğu paketler tekrarlandı. Bu sebeple pandeminin dünyaya getireceği radikal etkiler açısından meselenin ciddiyetinin idrak edilemediği görülüyor. Üçüncüsü, Afrika'nın, gelişmekte olan ülkelerin ve mültecilerin acil ihtiyaçlarından bahsedildiyse de, "ortak, küresel bir vizyon" oluşturulamadı.
Hala dünyanın önde gelen ülkeleri kendi salgınlarına odaklanmış durumda. İdlib'te Esed güçlerinin saldırılarının yeniden başlamasından korkan Suriyelilerin virüsten korunması için bir inisiyatif oluşturulmadı. Ya da Midilli adasında Yunanistan'ın kötü muamelesinden mustarip mültecilerde görülecek salgınla mücadeleye kim sahip çıkacak? Bırakın bu sağlık çabalarını, İdlib'te Rus uçakları yeniden bombardımana başlasa buna ABD ve AB ülkelerinin etkili bir cevap verebileceğini bile varsayamıyoruz. Afrika ve Latin Amerika'nın gelişmekte olan ülkelerini salgının vurması durumunda yapılması gerekenlere de bir hazırlık ufukta görülmüyor.
Küresel İşbirliği Kaçınılmaz
"Herkes kendi derdinde, ileriyi görmek ne mümkün" denebilir. Halbuki uzmanlar çatışma bölgelerindeki ve az gelişmiş bölgelerdeki salgınların tüm dünyada ikinci, üçüncü dalgaları tetikleyebileceğini belirtiyor. G20 liderlerinin bu konularda elle tutulur önlemler almaları gerekirdi. Dördüncüsü, Koronavirüs krizinin 2008 finansal krizinden daha ağır sonuçlar üreteceği açıksa da ABD bu defa küresel liderlik rolünü oynamaktan çok uzakta. AB ülkeleri kendi aralarında sağlık malzemelerini bile paylaşamıyor. Çin, PR görünümlü yardımlardan öteye geçemiyor. G20 bekleneni vermese de acil sağlık malzemelerinin paylaşımı, aşının bulunması ve küresel resesyonun çok yönlü tesirleriyle mücadele için küresel bir iş birliğine ihtiyaç ortada. Bu ihtiyaç giderek de azalmayacak aksine artacak.