70 yıllık ittifak yeni bir stratejik sorgulama içerisinde. NATO'nun meydan okumalarını Rusya'nın Batı demokrasilerine siber müdahalesi, Çin'in Avrupa'nın altyapısını satın alma hamlesi, ABD'nin sorumsuzca liberal dünya düzenine meydan okuması, Avrupa'daki popülizm, terörizm ve mülteci akını olarak sıralayabiliriz. Buna Türkiye'nin "nasıl bir müttefik" olduğu tartışması da eklenebilir. Sovyet tehdidine karşı kurulan NATO, Putin liderliğindeki Rusya'ya karşı nasıl bir tavır takınmak gerektiğine karar veremiyor, iç bütünlük sorunu yaşıyor Soğuk Savaş'ın bitiminden sonra Transatlantik İttifak, Rusya ile uzlaşabileceği bir işbirliği alanı kurmak yerine Doğu Avrupa ve Kafkaslar'da genişleme trendine geçti. Rusya da Gürcistan (2008) ve Ukrayna (2014) müdahaleleri ile buna cevap verdi. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Baltıklar ve Azak Denizi'nde nüfuzunu artırmayı seçti. Putin, ABD'nin bıraktığı boşlukları çok iyi kullanmakla kalmıyor. Avrupa ve NATO içi menfaat farklılıklarını yönetmede maharet sergiliyor.
Rusya ne tür bir tehdit?
Kırım'ın 2014'te ilhakı Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerindeki "Rusya korkusunu" büyüttü. Halen Moskova, Avrupa'daki aşırı sağ ve sol popülizmi destekliyor. Ancak "Rusya'nın ne tür bir tehdit olduğu ve ona karşı ne yapılacağı" konusu NATO üyelerini bölüyor. Rusya'nın Avrupa'yı çevrelediği iddiasıyla Soğuk Savaş dönemi "Sovyet tehdidi doktrinlerini" tozlu raflardan indirmek ne anlamlı ne de mümkün. Enerji ve silah endüstrisi dışında gelişmiş sektörü olmayan Rusya aslında uzun vadede yükselen bir güç değil. ABD'ye meydan okuyabilecek asıl yükselen güç Çin. Bu sebeple ABD, Avrupa'yı korumanın masrafını (yıllık 35 milyar dolar) azaltarak Çin'i sınırlandırmak için Asya-Pasifik'e yatırım yapmak istiyor. Şimdiden Çin'i üç kritik konuda sıkıştırmaya başladı bile: Hong Kong'un statüsü, Uygur sorunu ve Güney Çin Denizi'ndeki yapay adalar. Avrupa Konseyi'nin yeni başkanı Michel, AB'nin ABD ile Çin arasındaki "soğuk savaşta ikincil kurban" olması ihtimalinden bahsediyor. Britanya, Baltık ve Doğu Avrupa ülkeleri büyüyen Rusya tehdidini "ortak düşman" formuna çevirmekten yana ise de Almanya ve Fransa bu yaklaşımı paylaşmıyor. Paris ve Berlin, Moskova'yı bir partner olarak görme arayışında. ABD, Almanya'yı Rusya'dan aldığı doğalgaz konusunda sıkıştırıyor. Yine, Türkiye, Rusya'dan S-400'leri alması sebebiyle eleştiriliyor.
Türkiye'nin sorgulanan NATO üyeliği
Son dönemde Batı başkentlerinde Türkiye'yi "güvenilmez müttefik" olarak niteleyenler öne çıkıyor. Ankara'nın "istenmeyen müttefik" olduğunu hatta "ittifaktan çıkarılması" gerektiğini savunanlar bile var. Gerekçe olarak Rusya ile yakınlaşma, S-400'lerin alımı, Suriye'deki operasyonlar ve Doğu Akdeniz gerilimlerini gösteriyorlar. Türkiye ise Suriye'den kaynaklanan sorunlarda (terörle mücadele ve mülteciler) NATO üyelerinin yardımcı olmamasından hatta YPG gibi terör örgütünü desteklemesinden rahatsız. Nitekim, NATO liderleri Londra'daki zirveye giderken yeni bir uzlaşmazlık gündemde: ABD, YPG'nin terör örgütü ilan edilmesini bloke ettiği için Türkiye'de Baltık Savunma Planı'nı bloke ediyor. Aslında Ankara, Baltık Planı'na karşı değil, terör tehditleriyle mücadelede aynı dayanışmanın kendisine de gösterilmesini istiyor. NATO'nun Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını da gözeten yeni bir stratejik misyon değerlendirmesine ihtiyacı var. Genel Sekreter Stoltenberg'in uyarısı ile bitirelim: "Türkiye'nin önemi için haritaya bakın."