İstanbul ve Ankara'daki seçim sonuçlarına itirazlar değerlendiriliyor.
Sandık sonuçları birleştirilirken yapılan maddi hatalar, usulsüzlükler YSK eliyle ortaya çıkarılıyor.
Seçmenin iradesini ortaya çıkarmak için yürütülen bu süreç, demokrasinin gereği.
Bütün partilerin müşahitleri huzurunda yapılan sayımların sıhhatine güvenin vurgulanması gerekir.
Bir oyun dahi zayi olmaması için çabalamakta partiler ve adaylar birleşmeli.
Prosedürleri işletmekten çekinmek hem özgüven sorununa işaret eder.
Hem de seçmen iradesine hürmetsizlik demek.
***
Cumhurbaşkanlığı sisteminde
iki bloklu başa baş seçimlere, bu tür itirazlara ve kesin sonuçlar için beklemeye alışmalıyız.
ABD'de yeniden oy sayımının düzenlenmiş bir kurum olduğunu biliyoruz.
2000'deki başkanlık seçimleri bir hayli tartışmalı geçmiş, yeniden sayımlar yapılmıştı.
Bizde benzer durum önce yerel seçimlerde ortaya çıktı.
Bu az fark, cumhurbaşkanlığı seçiminde gerçekleşebilir.
Bu sebeple bizim de bu konu hakkında
yeni düzenlemeler yapmamız gerekir.
Sözgelimi yüzde 1 ya da 0,5 fark durumunda re'sen yeniden sayım düşünülebilir.
İki İttifak arasında oyların sayılmasına dair
karşılıklı yorumlar, polemikler yapılması üzücü oldu.
***
Millet ittifakı adayı İmamoğlu'nun
mazbata almadığı halde kendini belediye başkanı ilan etmesi ve bu iddiasını Anıtkabir ziyaret defterine yazması gibi sorunlu yaklaşımlara şahit olduk.
Muhalefetin demokratik bir hak olan itiraz sürecini
"seçimi çalmak" olarak değerlendirmesinin sorumsuzluk göstergesi olduğu ise açık.
Demokratik olgunluk için kapsayıcı söylem yeterli değil.
Bu söylem, somut, sağduyulu eylemlerle desteklenmeli.
Ne de olsa, son karar mercii
YSK.
Telaşa gerek yok, seçmenin iradesi tecelli edecek.
Üç Hatadan Uzak Durmak
31 Mart seçimlerinin ne kadar
kritik olduğu sonuçlar üzerine
yapılan yorumlarla bir
kez daha görüldü.
Partiler, sonuçları kendi güçlü olduğu yerden yorumlayarak
"başarı hikayesi" oluşturdular.
Karşı tarafın kaybettiğini söylemeyi de ihmal etmediler.
Batı medyası ise Başkan Erdoğan için
"sonun başlangıcı" ve
"bir efsanenin sonu" kıvamında başlıklar attı.
"AK Parti'nin düşüşe geçtiği ve toparlanamayacağı" iddiası üzerine tezler geliştiriliyor.
Bu abartılı yorumlar, bir siyasi mücadelenin uzantısı.
Türkiye siyasetini anlamaktan ziyade yönlendirmeye yönelik.
***
Seçim sonuçlarını nesnel bir incelemeye tabi tutmakta titiz olmalıyız.
Aday tercihlerinin, kampanya söylemlerinin etkisini değerlendirmek anlamlıdır.
Büyükşehirlerdeki kıyasıya rekabetin partilere yansımasını, ittifak içi ve arası oy kaymalarını incelemek mutlaka gerekli.
Şehirlerde değişen
seçmen sosyolojisinin eğilimlerini tespit etmek elzem.
Kentli muhafazakarların ve Kürtlerin tercihlerindeki değişimi yakından analiz etmeli.
Ancak seçimlerden ders çıkarırken üç hususa dikkat edilmeli.
1- Seçim sonrası yapılan muhasebelerdeki en büyük hata,
sorunların üstünü örtmek ve rakibini küçümsemek. Elde edilenleri abartmak ise asıl trendi doğru okuyamamakla sonuçlanabilir. Bu da yeni kayıpların garantisi olur.
2- Kayıplardan moral ve motivasyonu bozacak şekilde
aşırı ve hatalı ders çıkarmak ise eş değer bir hata. İçeride yığınla suçlu aramak birlik duygusunu zedeler.
3- Karşı tarafın dayattığı abartılı
eleştirileri parti içi kapışmaların malzemesine çevirmek muhasebe eylemini sabote eder. Zayıf yönleri tespit etmeyi zorlaştırmakla kalmaz, güçlü yanları da zafiyete uğratır.
Velhasıl, muhasebe sağlıklı yapılmalı ki doğru tedbirler alınabilsin.