Dünya liderleri G-20 zirvesi için Buenos Aires'te toplandı.
G-20, 2008 küresel krizinden sonra liderler düzeyinde toplanıyor.
Amacı, krizin etkilerini azaltmak ve yeni krizleri önleyecek reformlara öncülük etmek.
İlk dönemdeki başarısına rağmen son yıllarda G-20 zirveleri ekonomik reform açısından sönük geçmekte.
ABD ve Çin arasındaki dengelenme süreci netleşmedikçe, AB ülkeleri önemli yapısal sorunlarına çözüm bulmadıkça, ve Batılı ülkeler bölgesel güçlerin önceliklerine saygı göstermedikçe G-20'nin daha etkili olması mümkün görünmüyor.
Bu zirvenin ekonomik gündemi korumacı politikalar, ABDÇin arasında karşılıklı misillemelerle sürdürülen ticaret savaşı ve İran yaptırımları olacak.
Zirveler siyasi konular açısından hareketli.
Liderler için ikili görüşme imkanı vermesi açısından kullanışlı.
***
Arjantin'deki zirveye Veliaht Selman Kaşıkçı cinayetinden sonra büyük zarar gören uluslararası itibarını toparlamak amacıyla katılıyor.
Ancak ABD, Çin, Rusya ve Türkiye liderlerinin ikili görüşmeleri dünya gündemi açısından daha kritik.
Özellikle ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının kaderi bu zirvedeki görüşmelerle belirlenecek.
Başkan Trump'ın Çin ile gerginliği bir süreliğine de olsa yumuşatması bekleniyor.
Yine liderlerin acil gündemlerinden birisi Karadeniz'i ısıtan Rusya-Ukrayna gerginliği olacak.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko NATO'dan bölgeye savaş gemileri göndermesini isterken Rusya, Kırım'a S-400leri yerleştiriyor.
Bu gerginlik aşılsa bile Avrupa ve NATO için "Rusya'nın yayılması tehdidiyle" yüzleşme aciliyetini artırıyor.
***
Zirvedeki muhtemel görüşmelerden birisi de Erdoğan ile Trump arasındaydı.
Resmi görüşmelerini iptal eden Trump ile görüşme olur mu bu satırlar yazılırken belli değildi. Şurası net ki Washington ile Ankara arasında sıcak bir gündem var:
Kaşıkçı cinayeti, İran yaptırımları, Suriye, Menbiç, Fırat'ın Doğusu ve YPG.
Brunson kararı sonrasında Washington- Ankara hattında beklenen iyileşme henüz gerçekleşmedi.
Aksine Menbiç'teki tıkanıklık ve Fırat'ın Doğusunda kurulan gözlem noktaları Ankara'ya ciddi rahatsızlık veriyor.
3 PKK elebaşına ödül koyulması bu gözlem noktası adımının verdiği rahatsızlığı gidermekten uzak.
Washington'un gözlem noktalarını Türkiye'yi DEAŞ'tan korumak şeklinde açıklaması ise tümüyle komik.
Nitekim
Cumhurbaşkanı Erdoğan DEAŞ mazeretini tanımadığını çok açık belirtti:
"Suriye'de DEAŞ yoktur. Sadece DEAŞ görüntüsü altında bu ülkeyi ve bölgeyi karıştırmak için yedekte bekletilen, eğitilen, donatılan, varlıklarını sürdürmelerine izin verilen birtakım küçük çeteler vardır. Bölgenin petrolünü işletmek için DEAŞ bahanesiyle işgallerini sürdüren diğer terör örgütleri ve onları destekleyen güçler, bulundukları yerlerden çıkarlarsa mesele kendiliğinden çözülecektir."
***
Ankara için, YPG'nin geleceği en öncelikli mesele.
Bu konuda ABD, Türkiye ile çalışmadıkça ikili ilişkiler gerginlikten kurtulamaz.
Son MGK'dan çıkan Suriye'de
"emrivakilere izin vermeme, gerektiği takdirde meşru müdafaa hakkını kullanma" kararlılığı Washington'a bir mesajdı.
Halbuki Washington'daki kurumlar Türkiye'ye verdikleri sözleri tutmadıkları gibi ikircikli adımlar atıyorlar.
ABD
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri YPG konusunda Türkiye ile ABD arasındaki ihtilafı çözecek
"yaratıcı çözümler" arayışındayken Savunma Bakanlığı yeni gözlem noktaları oluşturuyor.
Tel Abyad karşısına gözlem noktası dikilmesini Türkiye kamuoyu YPG'yi koruma hamlesi olarak görüyor.
Washington bir an önce YPG kontrolündeki bölgelere ilişkin politikasının yol haritasını Ankara ile paylaşmalı.
Yeniden güveni inşa etmeli.
Süreç amacı belli olmayan jestlerle yürütülemez.
Olumlu bir niyetle atılacak taktik adımlar bile iki ülke arasındaki zedelenmiş güveni tamir edemez.