Trump'ın görevi devralmasına hazırlanan Washington'da "stratejik öncelikler" mücadelesi yaşanıyor.
ABD için öncelikli tehdit hangisi, Rusya mı Çin mi? İlki kısa vadeli, ikincisi orta-uzun vadeli stratejik hesaplar açısından önemli.
Trump'ın kendisi ve yeni kabinede dışişleri bakanı olarak yer alacak Tillerson, Çin faktörünü daha fazla önemsiyor.
Savunma bakanı adayı Mattis ve CIA direktörü adayı Pompeo ise Rus faktörünü kritik görenler arasında.
Yeni başkanın ekonomiyi önceleyen milliyetçi tutumu sebebiyle ABD stratejistlerinin uzun vadeli tehdit olarak gördüğü "Çin'in yükselişi" mevzusu yakın dönem önceliğine dönüşme potansiyelinde.
Güney Çin denizinden sonra Tayvan konusu da Çin resmi medyasında yeni ABD yönetimine sert uyarı gönderilmesine sebep oldu.
Trump'ın Tayvan lideri ile telefonda konuşması Pekin'de "Tek Çin" politikasının terk edilme ihtimali olarak değerlendiriliyor.
Resmi yayın organı China Daily'de Trump'ın "Tek Çin politikasına yönelik provokatif hamlelerini sürdürmesi halinde Pekin'in ona karşı acımasız olmaktan başka çaresi kalmayacaktır" mesajlı bir makale çıktı.
Anlaşılan Pekin, Trump'ın ekonomiyi stratejik müdahale amaçlı kullanma ihtimalinden ziyadesiyle çekiniyor. İşi baştan sıkı tutmak için medya üzerinden sert uyarılarda bulunuyor.
***
Obama yönetiminin önde gelen temsilcileri ise Rusya konusunu Trump'ın önüne "
bir mayın tarlası" olarak bırakma eğiliminde.
İstihbarat örgütlerinin Rusya'nın seçimlere "
siber müdahalesinde" birleşmelerinden, gizli Trump dosyalarından ve Doğu Avrupa'ya sevk edilen yeni ABD birliklerinden fazlası var.
Görevi devredecek CIA direktörü Brennan, Trump'ın Rusya'ya yönelik yaptırımları kaldırabileceğini söylemesini eleştirdi:
"
Rusya'nın kapasitesi ve dünyadaki eylemlerini Trump'ın tam olarak anladığını sanmıyorum."
Bu ifadeler sadece Trump'a bir uyarı
değil. Aynı zamanda Obama'nın başarısız
Rusya politikasının yükünü de daha göreve
başlarken yeni başkana yükleme çabası.
Dahası, Trump'ın Çin'i Rusya ile dengeleme arayışını da sekteye uğratabilecek bir yaklaşım.
***
Öncelikle Obama'nın Rusya'yı sınırlandırma politikasının "
iflas ettiğini" görmek lazım. Petrol fiyatlarının düşmesi ve ekonomik yaptırımlar üzerinden Rusya'nın sert gücünün etkisizleştirilemediği netleşti.
Obama, Kırım'ın ilhakını engelleyemediği gibi Rusya'nın Suriye'ye aktif müdahale ile Ortadoğu sahnesindeki yükselişine zemin hazırladı.
Rusya'nın engellenemeyen yükselişine Trump'ın daha da ivme kazandırması Washington'daki kritik kurumların kâbus senaryosu.
CIA direktörü Brennan'ın cümlelerini bu şekilde anlamak lazım. Ancak Trump'ın Rusya'nın tehdit potansiyelini kabul etmesinin getireceği açık bir zorluk var.
Moskova'ya tavır koymak Trump için hem Çin'i hem de Rusya'yı aynı anda baskılamak demek. Yani her ikisinin de yakın vade "
sorunu" halinde görülmesi demek.
Trump'ın buna mecbur kalması mevcut dünya düzenini değiştirmesi değil, kaosa sürüklemesi demek. Bu sebeple bir süre daha Rusya'nın etki alanının genişlemesi beklenmeli.
Bugün Türkiye'yi Suriye'de Astana süreci ile Rusya'nın peşine takılmakla eleştiren Avrupa başkentleri yakında Kremlin'le yakın ilişki kurma sırasına girebilirler.