Diyarbakır belediye başkanı Kışanak ve eş başkanı Anlı'nın tutuklanmasından sonra 12 HDP'li milletvekili de ifade vermeye zorla getirilmek üzere perşembe akşamı gözaltına alındı.
HDP eş başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere HDP'liler PKK "terör örgütüne üye olmak ve desteklemek" ana suçlaması ile karşı karşıyalar.
HDP, gözaltıları "tasfiye girişimi, siyasi linç, kuşatma ve baskı, faşizan rejimin ayak sesleri olarak" nitelerken, PKK'nın tepkisi Diyarbakır'da 8 kişiyi şehit eden bombalı saldırı şeklinde oldu.
KCK adı altında da klasik "demokrasi" söylemini kullanarak "direnme" çağrısında bulundu: "Artık sözün bittiği yerdir.
Bu durum karşısında tüm Kürt halkı ve demokrasi güçleri her yerde ayağa kalkarak direnmelidir." CHP lideri Kılıçdaroğlu "siyasetle gelenin siyasetle gitmesine" vurgu yaparak gözaltıları eleştirirken, Başbakan Yıldırım "seçimle gelip, terörle iç içe girenlerin hesap vereceğini" belirtti.
Kuşkusuz Avrupa başkentlerinden "hukuk devleti" ve "özgürlüklerle" ilgili "derin kaygı duyan" eleştiriler de birbirini kovalayacak. Tozu dumana katan bir "demokrasi, faşizm ve terörle mücadele" tartışması bizi bekliyor. Ancak asıl önemli olan gözaltılarla PKK-HDP çizgisinin Türkiye'deki çöküşünün son evresine girildiğidir.
Buraya nereden geldiğimizi hatırlatarak bir trend okuması yapmakta fayda var.
Sürecin başlangıcı Kürt milliyetçilerinin "PKK hakimiyetinde Kürdistan kurma" hayalini gerçekleştirme yolunda Suriye'deki kantonları elde etmesine kadar gidiyor. Ve altında vahim bir hesap hatası yatıyor.
Arap isyanlarının bölgede demokratik bir düzen yerine iç savaş ve çatışma getirmesi "Arapların kışı, Kürt milliyetçilerinin baharı" olarak görüldü. Bu anlayışla PKKHDP çizgisi Suriye iç savaşını Çözüm sürecini sabote etmek için kullandılar.
ABD, Rusya ve İran'ın kendilerini muhatap almasından hız alarak Ortadoğu'da maksimalist bir planı yürürlüğe soktular. O da Suriye, Irak ve Türkiye içindeki muhayyel Kürdistanları birleştirmekti.
Bu hırs yüzünden kendi elleriyle yıktıkları Çözüm sürecinin altında kaldılar. Bu yüzden çöküş aslında evvela hem barıştan konuşup hem şiddet için Güneydoğu'yu silah deposuna çevirdikleri günlerde başladı.
7 Haziran seçimlerinin getirdiği siyasi istikrarsızlık ve HDP'nin sandık başarısı "aşırı hırsı" besleyen son zehirli damlalardı.
PKK'nın Temmuz 2015'te yeniden terör eylemlerine başlaması ise çöküşü hızlandıran hatalar zincirinin yeni bir halkası oldu. Ve her geçen gün siyaset ile terör arasına mesafe koyamayan HDP'yi marjinalleştirirken PKK'yı daha da saldırgan hale getirdi.
"Hendek savaşları" ile Kürt halkının gündelik hayatını tarumar eden PKK Çözüm sürecinde bulduğu tüm fırsatları yitirdi. Terörle mücadele AK Parti, MHP ve CHP'nin tabanının bir kısmını buluşturan yeni bir siyasi düzleme dönüştü.
PKK'nın Güneydoğu ile Kuzey Suriye'deki kantonları birleştirme arayışının canlandırdığı "beka" meselesi 1990'larla kıyaslanamayacak bir uzlaşma yarattı. İşte milletvekili dokunulmazlıkları bu uzlaşma ortamında kaldırıldı.
20 Mayıs 2016'da Meclis Genel Kurulu'nda AK Parti, MHP ve bazı CHP'lilerin oyuyla anayasa değişikliği yapılarak 138 milletvekilinin dosyaları yargıya intikal ettirildi.
Kuşkusuz 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması ve Fırat Kalkanı operasyonunun temsil ettiği pro-aktif güvenlik anlayışı söz konusu uzlaşmayı daha da perçinledi.
Bu siyasi gidişat geriye kalan HDP'lilere tek bir seçenek sunuyor: PKK'dan kopacak ve Türkiye merkezli siyaset yapacak yeni bir siyasi parti oluşturmak.
İspanya örneğinde olduğu gibi.