Cuma gecesi Türkiye, FETÖ merkezli bir darbe girişimine tanık oldu. Ankara ve İstanbul'un kritik kurumlarının ve mekânlarının bir kısmını ele geçiren bu girişim halkın demokratik tepkisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğiyle püskürtüldü.
Ordunun önemli bir kesiminin destek vermediği bir ortamda Emniyet ve MİT'in başarılı mücadelesi darbenin engellenmesinde kritik rol oynadı.
Medyadan darbeye geçit vermeyen insanlarımızın sergilediği kahramanlığı birçok örneğiyle okuyorsunuz.
Tankların önüne kendilerini atarak, kurşunların saplandığı gövdeleriyle demokrasimizi koruyan yiğit insanlarımız tarihimizin şanlı sayfalarında yerlerini aldılar. Toplumun her kesiminden fışkıran demokratik tepki milletimizin siyasi bilincinin ne kadar olgunlaştığını gösteren bir destandır aynı zamanda.
Öldürücü tank ateşine rağmen ısrarla Boğaziçi köprüsünde yürüyen onurlu insanların kararlılığına şahitlik ettim. Darbecilerin neden başarısız olduğu üzerine çok fazla teknik bilgiye sahibiz. Ancak başarısızlıklarının asıl sebebi Türkiye siyasetini analiz etmekteki zayıflıkları, cahillikleridir.
***
Türkiye insanının seçtiklerine, kurumlarına, kendi geleceğine ve daha da önemlisi vatanına bu kadar güçlü bir şekilde sahip çıkacağını tahmin edemediler. Türk toplumu o gece seçtiklerini ancak kendisinin iktidardan gönderebileceği yönündeki iradesine sahip çıktı.
Darbecileri yanıltan, bir süredir muhalefet çevrelerinde tüketilen Erdoğan karşıtlığı afyonu oldu. Kendilerinin de ürettiği bu malzemenin tesirini abarttılar. AK Parti muhaliflerini darbeci bir zeminde buluşturabileceklerini zannettiler.
Ordu içinde böyle bir ittifak kurarlarsa toplum kesimlerinden de açık ya da örtük destek bulacaklarını umdular. Seküler, sol, ulusalcı ve Alevi kesimlerin de darbe yanında meydanlara inebileceğini sandılar. FETÖ mensupları, muhaliflere sermaye sağlamakla kendilerinin önderlik edeceği bir darbe için ittifak oluşturmak arasındaki farkı küçümsediler.
AK Parti'yi destekleyen kesimlerin de siyasi bilincini ve 28 Şubat sürecinden, 2007 muhtırasından ve 17 Aralık'tan neler öğrendiklerini görmezden geldiler. Bu hata kendi rolünü mesiyanik bir şekilde kutsayan irrasyonel bir anlayışın tezahürü.
Bugünün Türkiye'si çoğulculuğuyla, gelişmişlik seviyesiyle ve her şeyden önce dinamizmi ile darbeciler tarafından yönetilemeyecek kadar sofistike bir yerde. İşte bu yüzden darbeyi asıl engelleyen şey, bir darbenin başarılı olması halinde gelen şeyin kaos ve iç savaş olduğunu bilen halkın sağduyusudur. Siyaset kurumunun, medyanın ve sivil toplumun öngörüsüdür.
Buna istikrarın ve barışın önemini bilen "
derin Türkiye algısı" diyebilirim. İdeolojik çatışmalar bir yana herkesin darbeden kaybedecek o kadar çok şeyi var ki. Gündelik hayatın tüm renklerinin nasıl solacağı, köprüleri trafiğe kapatan tanklarla gösterildi.
Evet köprülerdeki tanklar siyasetimizde yepyeni bir dönemin, 15 Temmuz dönüşümünün sembolü. İşte bu yüzden diyorum ki, 15 Temmuz gecesi bir sürecin bitişi, yepyeni başka bir sürecin de başlangıcı.
O gece hem üç yıldır yaşadığımız türbülans zirve noktasına çıktı. Hem de demokrasimizin konsolidasyonunun geri döndürülemez bir dönemine geçtik. Seçilmiş iktidara karşı son koz olan darbe, FETÖ kamikaze saldırısı olarak kullanıldı ve başarısız oldu. Şimdi önümüzdeki süreç sadece paralel yapılanmanın devlet kurumlarından temizlenme dönemi değil.
Bu teşebbüs cezası verilerek darbe tarihinin son kalkışması olarak mühürlenmeli. Ordu içindeki darbeci kültürün tümüyle tasfiye edildiği ve yeni bir toplumsal sözleşme üretildiği bir sürece geçmeliyiz.
Bu süreci "
Erdoğan'a yarayacak" kaygılarıyla heba edeceklere ve Türkiye'yi sınırlandırmak isteyen uluslararası kampanyalara karşı uyanık olunmalı.