Cenevre görüşmeleri sessiz sedasız sürerken Kuzey Suriye'de Türkiye sınırındaki 80 km'lik Cerablus- Azez hattının DAİŞ'ten nasıl temizleneceği ve kimlerin eline bırakılacağı Türkiye- ABD ilişkilerinin en sıcak konusu. Nitekim ABD'nin, YPG'nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Fırat'ın batısına geçerek Münbic'i DAİŞ'ten alması için hazırlık yaptığı biliniyor. Ve son Washington seyahatinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkan Obama, yardımcısı Biden ve Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı görüşmelerde de başat konu PKK, PYD ve bu hattın geleceğiydi.
Bu görüşmelerde ABD tarafı PKK ile mücadelede daha aktif olma sözü verdiyse de PKK'nın Suriye kolu YPG'yi desteklemekten vazgeçmedi. Türkiye'nin SDG içindeki Arap ve Türkmen gruplarla Özgür Suriye Ordusu gruplarını birleştirme teklifi tartışıldı. Bu çerçevede DAİŞ'le savaşmak için Türkiye tarafı 2400 kişilik bir listenin bilgisini verdi. ABD tarafı PKK ile çözüm sürecine dönülmesini söylemenin ötesinde örgütle Türkiye arasında "arabulucu" olmayı da önerdi. Türkiye bu teklifi baştan reddetti. Diğer konularda ise bürokratlar arasındaki görüşmelerde kıran kırana bir müzakere yapılsa da tam bir sonuca varılamadı. Konu 4-5 Nisan'da Ankara'ya gelecek heyetle müzakerelere bırakıldı. Tam da bu günlerde ABD'nin Ankara büyükelçisi John Bass'dan ABD'nin "YPG'yi silahlandırmadığı, PKK'nın elindeki ABD yapımı silahların Irak ordusunun stoklarından olduğu" açıklaması geldi. Bass ayrıca "Türkiye'nin Suriye sınırının boylu boyunca PYD tarafından kontrol edilmesiyle ilgili endişelerine önem verdiklerini" de ifade etti. Ancak ABD'nin sahadaki silahlı gücü gibi hareket eden PYD-YPG'nin de Afrin'le Kobani kantonlarını birleştirmek istediği ortada.
Anlaşılan ABD, kendince orta yol bulmuş durumda. Hem Türkiye'nin sınırlarının tamamen PYD kontrolüne geçmemesi endişesini hem de PYD'nin kantonlarını birleştirme isteğini karşılayacak bir formül üretti. Al Jazeera'nin haberine göre ABD, Azez'den Carablus hattının 20 km güneye doğru derinliğini içerecek şekide Türkmen ve Araplardan oluşan Özgür Suriye Ordusu birliklerinin kontrolünde olacağı bir formülün peşinde. Böylece Türkiye muhaliflerin kontrolünde fiili bir güvenli bölge ile komşu olacak. Hem DAİŞ militanlarının geçişi engellenecek hem de mültecilerin yerleştirilebileceği komşu bir bölge üretilmiş olacak. Ancak formüle göre SDG de Münbic'den Tel Rıfat'a kadar olan bölgeyi ele geçirecek. Böylece PYD güneyden doğru kantonlarını birleştirmiş olacak. Bu formülün en sıkıntılı yanı Türkiye'nin Halep hattına erişimini kesecek olması. Ve YPG'nin Suriye Arapları ile Türkiye arasına bir tampon bölge olarak sokulması. Yine Münbic operasyonu çetin bir görev olacağından Bass'ın açıklamalarının hilafına ABD PYD'ye mühimmat desteğini sürdürmek zorunda hissedecek. Nitekim Haseke'nin kuzeydoğusundaki Rümeylan üssünde ABD helikopterlerinin YPG'ye askeri nitelikli kargolar ilettiği medyada yer aldı. Yine Kongre'den Suriyeli muhaliflerin eğit-donatı için ayrılan 250 milyon dolarlık bütçenin SGD güçleri adı altında YPG'ye kanalize edilmesi ihtimali konuşuluyor. ABD'nin "dar alanda" ürettiği formüller daha da çeşitlenebilir ve bazı oldubitti operasyonlara da açık. Bu yüzden sahadaki kombinasyonlar ve yeni operasyonlar Türkiye- ABD arasında gerilim yaratmaya devam edecek.
Muhtemelen, ABD, bu formülün devamında iki şeyi daha yapmayı planlıyor. İlki, zaten ağır zayiat veren PKK'ya Türkiye içinde silah bırakma baskısı yapacak. İkinci olarak da YPG kontrolündeki bölgeden Türkiye'ye tehdit olmayacağı yönünde bir ortam hazırlamaya çalışacak.
Bu formül net şekilde PKK-YPG'ye "toprak hırslarını Suriye'de tatmin et, Türkiye'yi bir süreliğine de olsa rahat bırak" anlamına geliyor.
Kısa vadeli bu formüle PKK'nın sıcak bakması kuvvetle muhtemel. PKK yetkilileri tarafından "ABD arabulucu olsun, bizi Türkiye ile masaya oturtsun" talebi zaten çok defa dillendirildi. Ancak Türkiye, ABD'nin arabuluculuğunu istemiyor. PYD'nin "güçlendirilmiş" şekilde var olacağı Suriye denkleminin Türkiye'nin tehdit algısını teskin etmesi mümkün görünmüyor. ABD tarafının kısa vadeli, "kozmetik çözüm denemelerini" bir kenara bırakarak ve "müttefiklik ilişkisinin" gereğini yaparak Türkiye ile "gerçek bir müzakere" yürütmesi lazım.