24 Kasım'ın geleceği 30 Eylül'den belliydi. Rusya'nın Esed rejimine destek için daha fazla Suriye'ye müdahil olmasının Türkiye- Rusya ilişkilerinde gerginlik yaratması kaçınılmazdı.
ABD'nin Suriye'de bıraktığı "jeopolitik boşluğu" dolduran Rusya "DAİŞ ile mücadele" adına ılımlı muhalifleri temizleme harekâtına giriştiğinde aslında Türkiye'nin Suriye politikasını da hedef almış oldu.
Bu sebeple, Rus SU-24 savaş uçağının angajman kuralları dahilinde düşürülmesi Bayırbucak Türkmenlerinin bombalanması sonrasında ikili ilişkilerde tırmanan gerginliğin ilk somut krizi oldu. Görünen o ki sonuncusu da olmayacak.
Bu krizler ABDNATO şemsiyesi altında yönetilmedikçe Türkiye- Rusya ilişkileri daha nice sıcak gündeme sahne olabilir. Zira Rusya ve Türkiye, Suriye denkleminde birbirine zıt menfaatlere sahip. Suriye krizi Türkmenlerden mültecilere ve PYD kantonlarına kadar birçok konusuyla Türkiye'nin iç güvenlik meselesine dönüştü.
Suriye sınırının tümüyle PYD kuşağı ile örülmesi Türkiye açısından bir kırmızı çizgi. Bu yüzden Cerablus ve Azez arasındaki bölgenin DAİŞ'ten temizlenerek Suriyeli muhaliflerin kontrolüne verilmesi hayati önemde. Rusya ise ABD'nin bu bölgeyi temizlemekte yavaş hareket etmesinden fırsatla sahada yeni düzenlemelere gidiyor.
Türkmendağı operasyonu ilk aşamaydı. Şimdi de uçağının düşürülmesini bahane ederek tüm Suriye hava sahasını kontrol edebilecek S-400 savunma sistemini hayata geçirerek ikinci aşamaya geçiyor.
ABD'nin hızlıca inisiyatif almaması durumunda Cerablus- Azez bölgesini DAİŞ'ten temizleyecek muhalif güçler iyice zayıflatılacak.
Bir sonraki aşama Suriye muhalefetinin tümüyle sahneden tasfiyesi olacaktır. Bu da Sünni Arapların Esed-DAİŞ ikilemine mahkûm edilmesi demek. Ve DAİŞ sonrası Suriye'nin aktörleri Esed ve PYD olarak belirlenecek.