Seçim günü siyasetin geleceğini seçmenlerin tercihleri belirler. Ertesi gün ise elitlerin siyasi hesapları ve tercihleri tekrar devreye girer. 7 Haziran günü gece yarısı olmadan seçimlerden tek parti iktidarı değil koalisyon mecburiyeti çıktı.
AK Parti yüzde 40.9 gibi yüksek bir oy oranı ile birinci olsa da tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edemedi. Dolayısıyla yapılacak ilk seçim yorumu, 1980 sonrası kurulan siyasal sistemin yeni bir kriz dönemine girdiğidir. 2002'den 2015'e kadar AK Parti'nin tek başına iktidarı sebebiyle mevcut parlamenter sistemin aksaklıkları her şeye rağmen yürütülebilmişti. Yüzde 10 barajının sağladığı istikrar artık yok. Bu yeni bir durum. 1991-2002 arası koalisyon dönemlerinde yüzde 27'ler bir partiyi birinci yapardı. Şimdi ise yüzde 41 ile de tek başına iktidar olunmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın işaret ettiği gibi ihtimal gerçekleşti ve görünen o ki istikrarlı bir yürütme oluşması zor.
İşte bu yüzden parlamenter sistemimizin yeni bir sıkıntılı evresine geçtik. Oyu halk verir, hükümetleri elitler kurar. Uzun ve yoğun bir kutuplaşma içinden gelen elitlerin hükümet kurmada ikili bir kıskaçta olduğunu düşünüyorum: Koalisyon yeni bir uzlaşma kültürüne ihtiyaç duyarken olası bir erken seçim mücadele ve hesaplaşmanın devamı demek.
Koalisyon kurulmasını engelleyerek krizi derinleştiren siyasi parti kamuoyu nezdinde yıpranacak ancak koalisyona giren partilerin de bir sonraki seçimde erimeyi göze alması gerekiyor. AK Parti'nin tek başına iktidar olamamasının en önemli sebebi HDP'nin yüzde 13 almasıdır. Bu itibarla seçimlerin en başarılı partisi kuşkusuz HDP'dir. Laik ve dindar Kürtlerin oylarına AK Parti karşıtı kesimlerin desteğini ekleyerek 80 milletvekiline ulaştı.
Kürt milliyetçiliğinin bu başarısı HDP örgütünün taşımakta zorlanacağı ağır bir sorumluluk da getiriyor. Koalisyonlar dönemi Türkiye'sinin krizlerinden istifade ederek milliyetçi kazanımlarını maksimize eden bir parti mi yoksa taleplerini makul düzeyde tutan Türkiyeli bir parti mi olacak göreceğiz. AK Parti'yi iktidardan etmede kritik konumda olan HDP, koalisyon seçenekleri açısından anahtar parti konumunda değil. Koalisyon seçeneklerinin kilit partisi MHP.
AK Parti karşıtlığı tek başına iktidarı imkânsız kılabildiyse de bir hükümet çıkaramayabilir. Muhtemel iki koalisyon senaryosundan bahsedilebilir. İlki, HDP destekli CHP-MHP koalisyonu. Bunun için seçim kampanyalarında kamuoyu oluşturulmuştu zaten. Bu kamuoyu uluslararası sermaye çevrelerinin ve içteki laikçi çevrelerin yardımıyla MHP üzerinde baskı oluşturacaktır.
Yolsuzluk suçlamaları ve bakanların dosyalarını Yüce Divan'a gönderme gayretleri üzerinden AK Parti karşıtı cephe birlik halinde tutulmaya çalışılacaktır. Ancak bu çabalar, Çözüm sürecine bile razı olmayan MHP'yi HDP'nin kaprisleri ile yönetilecek bir hükümete razı edemeyecektir. MHP, kendisi üzerinde oluşan baskıya dayanabilecek otonomiye sahip bir parti. MHP lideri Bahçeli önceki gece yaptığı açıklama ile bu tür baskılara direnebileceğine işaret etti. AK Parti'yi Çözüm süreci üzerinden eleştirmesi HDP'li koalisyona uzak olduğunu gösterdi.
İkinci koalisyon seçeneği AK Parti- MHP'dir. MHP'nin, 1999'da DSP ve ANAP ile koalisyon hükümetinin kurulmasında gösterdiği kolaylığı tekrar etmeyebileceğinin ipuçlarını Bahçeli'nin konuşmasında gördük. Bu seçeneğin AK Parti için maliyetli bir opsiyon olacağı ve Kürt sorununu yönetmede zorluklar üreteceğini kestirmek zor değil. Türkiye koalisyonlara henüz hazır değil. Önümüzde ya koalisyonların istikrarsızlığından kaçmak için erken bir seçim var ya da koalisyonları mümkün kılacak yeni bir elit yönelimi.