Türkiye siyasetinde her yıl "uzun" artık... Bir yıla çok şey sığıyor, sığmak zorunda kalıyor... Sanırım, 2013 ve 2014 için bunu daha vurgulu şekilde söyleyebiliriz. 2013'ün gündemini Gezi eylemleri ve 17-25 Aralık darbe teşebbüsü oluşturdu. Bu iki kritik olayın sıcak tartışması ile girdik 2014'e. İki seçim, paralel yapı ile mücadele, otoriterleşme söylemi, 6-7 Ekim olayları ve 14 Aralık operasyonu ile tamamladık yılı.
2015'in iç siyaset gündemi de belli şimdiden: paralel yapıya yönelik açılacak yeni davalar; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 19 Ocak'ta bakanlar kurulunu toplayacak olması; Çözüm sürecindeki muhtemel gelişmeler ve gelgitler; başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmaları gölgesindeki genel seçimler; Erdoğan-Davutoğlu arasındaki yetki dağılımı ve bunun pratik siyasete yansımaları.
Bunlara dış politikada "yalnızlaşma ve ekonomik kırılganlık" söylemlerini eklemeliyim. 2015'te kuşkusuz gündemin en çok konuşulan başlığı, paralel yapı ile mücadelenin yeni evreleri ve boyutları olacaktır. Paralel yapı ile mücadelenin devletin birinci önceliği haline geldiğini biliyoruz. İllegal dinlemeler, sınavlarda soruların çalınması, casusluk vb. temalar üzerinden yeni davalarla süreç yürürken Gülen hareketinin nasıl bir tarz-ı siyaset yürüteceği üzerine de düşüneceğiz.
Bu hareketin içine kapanarak sert bir teoloji eşliğinde radikalleşmeyi mi yoksa yeni bir arınma hamlesine girerek sivil toplumdaki tabii yerini almayı mı tercih edeceğini konuşacağız. Bu davaların etrafında muhalefetin "basının susturulması, sivil toplumun yok edilmesi ve otoriterleşme" temalarına odaklanacağını kestirmek hiç de zor değil. "Yeni Türkiye'nin" daha kurulmadan eskidiğini ispatlamak için sosyal bilimler literatüründeki kavramların anakronik bir şekilde nasıl seferber edilmeye devam edildiğine tanıklık edeceğiz. Ülkemizin entelektüel sermayesinin "otoriterlik ve demokratikleşme" üzerinde ne kadar cins karşılaştırmalar ve uyarlamalarla "Türk usulü" icatlarda bulunacağını öngörebiliriz.
Erdoğan'ın bakanlar kurulunu kendi başkanlığında toplamaya devam etmesi durumunda genel seçimlerin en fazla tüketilecek malzemesi de Erdoğan karşıtlığı olacaktır. İktidar, Erdoğan üzerinden liderin karizmasının, Davutoğlu üzerinden yenilenmenin avantajlarını değerlendirirken muhalefet, çok tüketilmiş bir "tek adam" söylemini yeniden ısıtacaktır.
AK Parti'nin 2015 genel seçimlerinde oylarını koruması ya da artırması durumunda yeni anayasanın imkânını, yarı-başkanlık sistemine geçiş tartışmasını ve yine bu bağlamda Erdoğan-Davutoğlu ilişkisini söz konusu edeceğiz. Erdoğan'ın gündem belirlemesinden bıkanlar yine ve yeniden bu gündemi tartışmaktan da kaçamayacaklardır.
Önümüzdeki yılın kuşkusuz en kritik gündem maddesi Çözüm süreci... Ocak ayından itibaren ivme kazanacak olan Çözüm sürecinin martta önemli bir dönemece girmesi bekleniyor. Bununla birlikte, Cizre'de PKK gençliği ile HÜDA-PAR arasındaki gerginliğin çatışmaya dönmesi bir şeyi gösterdi. Çözüm süreci kamu düzeninin kurulması tartışmaları ile beraber yürüyecek. PKK'nın Güneydoğu'da "paralel yönetim ve egemenlik" isteğinden vazgeçmesini beklemek zor.
Zira tabanını bu şekilde teskin ettiğini ve canlı tuttuğunu düşünüyor. HÜDA-PAR ve HAK-PAR gibi farklı Kürt aktörlerin çözüm sürecine dahil olmasını da böylece engellemiş oluyor.
Irak ve Suriye'de IŞİD tehdidi ve Güneydoğu şehirlerinde "Gençlik" örgütlülüğü devam ettiği sürece Cizre'de gerçekleşen provokasyonların tekrarlanması da hayli kolay olacaktır.
Öyle görünüyor ki, "uzun ve bildik" bir yeni yıl daha bizi bekliyor.