Herkese nasip olmuyor yapıp ettikleriyle yüzleşerek yenilenebilmek. Mirası ile yüzleşen aktör, siyasi partiler olunca bu daha da zor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye siyasetinde iki siyasi parti diğerleri ile karşılaştırılamaz bir ehemmiyete sahip: CHP ve AK Parti.
Kemalist düzenin kurucu aktörü olarak CHP, Cumhuriyet'i kurarken eski rejim ilan ettiği Osmanlı devletinin mirası ile hesaplaştı. Ulus -devlet sistemine entegrasyonu hedefleyen Tek Parti dönemi uygulamaları aslın- da hesaplaşmanın sonucuydu. Yeni bir devlet, toplum ve birey yaratmak isteyen CHP, uyguladığı modernleşme projesi ile aynı zamanda yeni sorunlar da üretti. Tek tip kimlik arayışı güvenlikçi politikalarla ve bunlara verilen tepkilerle sonuçlandı.
Kürt milliyetçiliği, Alevicilik ve İslamcılık Kemalist projenin ürettiği yeni siyasal sisteme entegre edemediği muhalefet hareketleri olarak tebarüz etti. Serbest Fırka ve Demokrat Parti deneyimleri CHP'nin iktidarda iken kendi mirasıyla yüzleşme dönemleri olarak okunabilir.
Yapılması gereken çetin bir şeydi: kendi yaptıklarını da sigaya çekerek yenilenmek ve oluşan muhalefeti eklemleyebilmek. Kendi başardıklarından beslenen yeni siyasallıkları entegre edecek bir siyasal alanı üretebilmek. CHP bütün bu yüzleşme anlarından başarısızlıkla çıktı ve dönüşemedi. CHP'nin lehine gibi görünen darbeler aslında CHP'nin yenilenme şansını yitirmesi ile neticelendi. Ortanın solu dönüşümünün başarısını da 1970'li yılların radikalliği ve 1980 darbesi engelledi. Sonrasında ise CHP, Kemalist muhafazakâr anafordan bir türlü kurtulamadı. Kendi ürettiği anafordan çıkış yolu bulamadı.
Sözgelimi bugün CHP, Alevilik konusunda bile hâlâ kendi mirasıyla yüzleşmekte zorlanıyor. Yazımın başında iktidarda iken kendi mirası ile yüzleşme fırsatına sahip parti olarak AK Parti'den de bahsettim. AK Parti'nin geleceğini ANAP örneği ile tartışmak yaygın iken ben niçin birbirinin zıddı olan bu iki partiyi bir arada anıyorum? İki sebeple: İlki, her ikisi de uyguladıkları politikaların sonuçlarıyla yüzleşecek kadar iktidarda bulundular. İkincisi, her iki partinin getirdiği değişimlerin devrimsel etkileri oldu siyasal hayatımızda. Yani yeni bir düzen kuracak ve sonuçlarını devşirebilecek bir fırsatı yakaladılar.
İktidarda on ikinci yılını dolduran ve yeni Türkiye projesini hayata geçirmeye çalışan AK Parti bugünlerde farklı muhalif kesimlerce kendi icraatıyla yüzleşmeye çağırılıyor. Önümüzdeki on yıl daha iktidarda olması muhtemel olan AK Parti'nin "sonunu kendi yarattığı orta sınıfların" hazırlayacağı tezi buna bir örnek. Diğer siyasi aktörlere yakın gelecekte iktidar umudu tanımayan bu tezin temel varsayımı şudur: AK Parti iktidarda iken kendi icraatıyla yüzleşemeyecek.
AK Parti'nin zor bir iktidar deneyimi yaşadığını tespit etmeliyiz. Bu parti hem Kemalist düzenin isteyerek ya da istemeyerek ürettiği her türlü vesayeti aşmak hem de kalkınmayı ve demokratikleşmeyi sağlamak mecburiyetinde. Şimdi yeni bir sınavla daha yüzleşerek kendi güçlendirdiği aktörlerin farklılaşan ve bazen çatışan taleplerini yönetmek durumunda. AK Parti vizyonunu yenileyerek yeni nesillere aktarma meydan okumasıyla karşı karşıya.
CHP'nin yapamadığını AK Parti yapabilir mi? Demokratik tercihlerin sonucu olan AK Parti iktidarının etkin ve katılımcı bir liderlikle bu konularla yüzleşmesi pek ala mümkün.