Belediye başkanlarının yapıp yapmadıklarıyla hayatımızı nasıl etkilediklerinin farkında mısınız? Bu yüzden onlar kimi zaman (hatta çoğu zaman) diyelim ki bakanlardan daha popüler oluyor, kendilerinden daha çok söz ettiriyorlar. İyi ki yerel yönetim ülkemizde böylesine güç kazandı ve ön plana çıktı. Yoksa Türkiye gibi dev bir ülkenin sadece merkezi yönetimle sorunlarının üstesinden gelmesi, herhalde mümkün olmazdı.
Bunu söylüyorum, çünkü daha yarım yüzyıl öncesinde ülkemizde vali ve belediye başkanı ayni kişiydi ve onu devlet atardı. Benim kuşağım, 1950'lerin ünlü kişiliği Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay için "mini mini valimiz/ ne olacak halimiz" dendiğini hatırlar. Gökay hem vali, hem başkan olarak atanmıştı. Sonrasında ise demokrasi dev bir hamle daha yaptı ve belediye başkanını halk seçmeye başladı.
Başkanlar popüler, çünkü yaptıkları yaşamımızı yakından etkiliyor. Onlar artık her alanda yetki sahibi: yolumuzdan kaldırımımıza, altyapımızdan yeşil alanımıza, okulumuzdan hastanemize, sinemamızdan tiyatromuza, birçok şey onların elinden geçiyor. Ve onların bir yandan merkezi hükümetle, öte yandan halkla ilişkileri, sonuç olarak hepimizin mutlu ya da mutsuz olmamıza katkıda bulunuyor.
Bunları bana hatırlatan elbette son olaylar oldu. İzmir ve Bodrum'un çok popüler belediye başkanları, Aziz Kocaoğlu ve Mehmet Kocadon, çeşitli suçlamalarla gözaltına alındılar. Kocadon tutuklandı ve sonra ikisi de serbest bırakıldı. Ne kadar seviliyorlarmış: bırakılmaları olay oldu, genel bir sevinç yarattı. En son Mehmet bey içerden çıkışında binlerce kişi tarafından karşılandı, büyük tezahürata neden oldu. Aslında farklı kişiliklerdi: Kocaoğlu, dün Ahmet Hakan'ın yazdığı gibi "bir siyah Türk" idi. Tokat kökenli, ailesi ancak 1978'de İzmir'e yerleşmiş, esnaflıktan gelmiş... Kocadon ise Bodrum'un çok tanınan, çok zengin bir ailesinden ünlü bir işadamı. İkisi de Ege'nin gözdesi kentleri için canla-başla çalışmış değerli insanlar. Umarım tümüyle aklanır ve işlerine dönerler.
Elbette belediye başkanlığı halkın gözüne girmek ve belki ilerde siyasete atılmak için tek makam değil. Gerçi çok yararlı: başbakan Recep Tayyip Erdoğan oradan geldi. Ve İstanbul belediye başkanlığı onun için ilk dev adım doldu. Mustafa Sarıgül ise sadece bir ilçe başkanlığıyla, Şişli belediye başkanı olarak yaptıklarıyla tanındı. Şimdiyse oyunu daha büyük oynayacak gibi gözüküyor. Bu arada, onun kapanan Kent sinemasını belediyece bir kültür merkezine dönüştürme projesini duydum ve çok heyecanlandım. Belediyelerin, iyi işletmek kaydıyla böylesine birer salona sahip olmalarının son derece yararlı olduğunu düşünüyorum. O bu konuda öncü olabilir.
Ama ayni biçimde, atanmış valiler de halka kendilerini çok sevdirebilir ve hatta siyasete soyunabilirler. ABD'de birçok başkan eyalet valiliğinden gelmiyor mu? (Gerçi orada atanma yok, seçilme var). Bizde de çok sevilen, önemli işler yapan valiler olmadı mı? Eski Tokat, Erzincan ve Denizli valisi Recep Yazıcıoğlu'nun hayatı bir örnek değil mi? Bir filme konu olacak kadar?
Şimdi daha önemli görevlerde olan eski Antalya valisi Alaaddin Yüksel veya eski İstanbul valisi Muammer Güler de hatırlanabilir. Hatta kimi zaman çok sevilip birçok iş başaran bir kaymakam, hatta bir muhtar veya köy öğretmeni de...
Ülkeye ve halka hizmet etmenin yolları çok. Yeter ki insanda o cevher olsun..