Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Ödül töreninde ırkçılık karşıtı mesajlar

Cuma günü, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın büyük ödüllerini vermek için Lütfi Kırdar salonunda düzenlediği törene gittim. Bu yıl fotoğrafçılık dalı onurlandırılmıştı ve tam dört ünlü sanatçımıza ödül verildi: Ara Güler, Sıtkı Fırat, Sabit Kalfagil ve İzzet Keribar. Hiç tanımadığım sayın Fırat dışında hepsi tanıyıp sevdiğim insanlardı, bu önemli günde yanlarında olmak istedim.
Tören çok kalabalık oldu, sadece Kalfagil'i görebildim. Fotoğrafçılık gerçi yedi temel sanattan biri sayılmıyor. Ama birçok açıdan ne denli önem taşıdığını biliyoruz: Dünyaya ve çağa tanıklık getirmekten tarihe malzeme oluşturmaya, en önemli anları saptamaktan çevremize özel ve kişisel bakışlar atmaya... Bir noktadan sonra, kameranın ardındaki gözün yarattığı estetik ve kişisel dünya, kuşku yok ki sanatın tanımına giriyor. Ayrıca onun sinemanın anası ve teknik gelişmesi içinde temelindeki taş olduğunu da unutmayalım.
Çok güzel bir akşamdı, çok güzel şeyler söylendi, duygulu anlar yaşandı. Özellikle Başbakanın konuşması her açıdan dikkat çekiciydi. Kim ne derse desin, konuşmaları başkaları yazsa da ve Erdoğan onları okusa da, öylesine benimsiyor, öylesine kişisel hale getiriyor ve etkili biçimde konuşuyor ki... Örneğin "Ben objektifin arkasında pek olmadım. Ama önünde öyle çok bulundum ki, işi kavramış sayılırım" tarzındaki esprisi çok sevimliydi.
Ardından "Ben siyaseti de bir sanat sayıyorum. Millet hizmeti için yüreğini ortaya koymuş, ömrünü adamış herkes de bence ortaya bir sanat eseri koymaktadır" demesi, siyasetin yeni ve en güzel tariflerinden biri sayılsa yeridir. Ayrıca "Müzik olsun, resim olsun, özellikle edebiyat olsun, sanat her zaman ilgi alanımız içindedir ve olmaya devam edecek" dedi. Kendi adıma, keşke sinemayı da ansaydı diyorum!... Törenin sonunda ödül alan sanatçıları yardımcısının makinasıyla fotoğraflaması da çok sevimliydi.
Ama en önemlisi, sözü ırkçılığa getirmesi oldu. "Sizin fotoğraflarınız, bu ülkede ırkçılığa, ayrımcılığa, nefrete karşı verilmiş en güzel yanıttır. Biz bu ülkeye de, tüm dünyaya da sadece birlik, bütünlük, sevgi ve hoşgörü fotoğrafları sunmak istiyoruz. Irkçı, ayrımcı, ötekileştirici pozlar vermek de, bir tek kare üzerinden bu ülkenin insanlarını töhmet altında bırakmak da Türkiye'ye haksızlıktır" derken, açıkça dün benim de sözünü ettiğim Hocalı mitinginden yansıyan resimleri ve özellikle o "Hepiniz Ermeni'siniz, hepiniz piçsiniz" pankartını kastediyordu. Ödül alan dört sanatçımızdan birinin Ermeni, öbürünün Yahudi kökenli Türkler olması, bu mesajın tam yerinde ve gününde verildiğini göstermiyor mu? T
üm bunlar çok güzel şeylerdi. Ayrıca Başbakanın "Gönül gözüyle bakan renkleri görür, ideolojiyle bakansa karanlığı" sözünü de çok sevdim. Aynı biçimde, bakan Ertuğrul Günay'ın akşam sanatçılarla birlikte konuk olduğu Gece ve Gündüz programında söylediği "Bazen bir sayfada anlatabildiğiniz bir konuyu tek bir kareyle de anlatabilirsiniz" sözü de çok doğruydu.
Yıllardır verdiği bu ödüllerde, fotoğrafçılığı 1988'den beri ilk kez değerlendiren bakanlığı ve de ödül alan dostlarımı kutluyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA