Cuma günüm hemen tümüyle Memorial Hastanesi'nde geçti (Merak ederseniz, nedeni yazının sonunda!). Uzun süre, gözlerimiz haber kanallarında oturduk. Ve Türk siyasal tarihinin en trajik figürlerinden birinin, rahmetli Adnan Menderes'in o karayağız görünümünü, Yassıada mahkemelerine hesap verirken yaşadığı azabı içimiz acıyarak duyumsadık.
Ve ben, bir mimarlık öğrencisi olarak tanık olduğum olayları ve polemikleri anımsadım. 1957'de girdiğim Mimar Sinan Üniversitesi Yüksek Mimarlık bölümünde okurken, İstanbul'da Demokrat Parti'nin imar hareketleri doruktaydı. Ve kamuoyunda çok tartışılıyordu. Bizler de müstakbel mimarlar olarak bunları ilgiyle izliyorduk. Üstelik okulun bulunduğu Fındıklı o sıralarda tam bir şantiye halindeydi, gidip gelmekte bile zorlanıyorduk. Çünkü daracık sahil yolu genişletiliyor ve bugünkü büyük trafik arterine dönüştürülüyordu. Tartışmaları fiilen yaşıyorduk.
Sonraları çok düşünmüşümdür: Menderes'in Yassıadada'da suçlandığı şeylerden biri de İstanbul'daki imar hareketleriydi. Onun tam bir İstanbul sevdalısı olarak özellikle 1954 seçimleri sonrası bu kentte yaptıkları, döneminde övülmüş ya da eleştirilmişti. Örneğin Vatan Caddesi eski İstanbul'a sokulmuş bir hançer, Barbaros Bulvarı ise dikliği nedeniyle kent topografisine ihanet diye nitelenmişti.
Oysa bugün bakınca, o ana arterler açılmış olmasaydı İstanbul ne olurdu diye düşünmemek mümkün mü? Aynı biçimde, Dolmabahçe'den Karaköy'e ve sonra Marmara boyunca uzanan o sahil yolu da öyle. Gerçi birkaç küçük eski yapı yıkıldı: Örneğin Kabataş-Karaköy arasında bir mescit ya da güzelim Fındıklı Camisi'nin ön cemaat mahalli gibi şeyler gitti. Belki biraz daha dikkat gösterilebilirdi. Ama sonuç olarak, hakkaniyetle bakılırsa, tüm bu çabalar İstanbul'a çok şey kattı, hatta onu kurtardı denebilir. Özellikle ulaşım açısından...
Rahmetli Menderes bu kenti çok sevmiş, ona birşeyler katmak istemişti. Zaten büyük bir hata, giderek bir facia olan o idamlarda, onun İstanbul sevgisi uğruna yaptıklarının da gerekçe olarak kullanılması ne acı!....
Tuhaftır, 27 Mayıs ihtilalinden sadece üç yıl sonra, 1963 yılında ilk kez tek dereceli olarak yapılan yerel seçimlerde CHP'den seçilen rahmetli Haşim İşçan da, aynen Menderes'in yolunu tutacak, örneğin Karaköy meydanını genişletme veya Saraçhanebaşı alt-üst geçidi gibi önemli çalışmalarını, ancak kimi tarihi eserleri yıkarak gerçekleştirecektir: ünlü Karaköy Camisi gibi... Allahtan onu asmadık!...
Not: Hastanede geçen günüm mutlu bir şey içindi: İlk torunum dünyaya geldi!... Ozan Doruk'un doğumunu dostlara ve okurlarıma duyurur, Gökhan ve Ezgi Dorsay'ı kutlarım.