Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

'Parçalı' bir yeni yıl yazısı

Türkiye ile Rusya'yı yakınlaştırmak

Perşembe günü, Şarık Tara dostumuzun çağrısıyla, yeni kurulan, tam adıyla Türkiye- Rusya federasyonu bünyesindeki Üst Düzey İşbirliği KonseyiÜDİK' in Türk- Rus toplumsal forumuna katıldım. Bir avuç tanınmış siyasetçi, bilim adamı, yazar, gazeteci ve sanatçıyla birlikte... Şarık bey bizlere yıllanmış Rusya deneyimlerinden süzülüp gelen birkaç izlenim anlattı.
Ayrıntılara girmeyeceğim (birkaç köşede çıktı). Ama özetle dediği birşey dikkatimi çekti: "Ruslar'dan hep çekinmişiz. Oysa Rus halkı bize birçok Avrupa ülkesinden daha yakın." Gerçek de bu değil mi? Çarlık Rusya'sından komünizme, o ülkeden hep korkmuşuz. Artık yaklaşma, birbirimizi anlama, ortak çıkarları gözetme zamanı. Bu forumdan birşey çıkar mı, bilmiyorum. Ama bir katkım olabilirse, elimden geleni yapacağım. Örneğin yaklaşma konuları arasına sinemayı da alma açısından...

***
Diyarbakır'a sevgilerle

Şu satırları yazmadan hemen önce, Diyarbakır'daki TRT Gap Radyosu'na konuştum. Her cumartesi sabahı olduğu gibi... Ve haftanın filmlerini, daha doğrusu bu haftaya özgü olarak, geçen yılın filmlerini anlattım.
Bu, şugünlerde radyo- TV alanındaki tek çabam. Mütevazi bir çaba, ama beni çok mutlu ediyor. Çünkü geçen hafta bu köşede yazdığım gibi, tüm dilleri seviyorum, önemsiyorum. Ve insanların ana dillerini özgürce konuşmaları gereğine yürekten inanıyorum. Diyarbakır ise inanılmaz tarih zenginliği ve çok-kültürlülüğü içinde, bu açıdan tam bir laboratuar-kent. Ben çok sevdiğim bu kente gidemesem de, uzaktan böylesi bir katkı beni çok mutlu ediyor. Diyarbakırlı sinemaseverlere buradan da bir selam...
***

Yapraklar böyle mi dökülür?

Aslında dizi (yerli dizi) seyretmiyorum. Ama halkın genelde yapıp ettiklerine yukardan bakanlardan hiç olmadığım için, ne onları, ne de seyredenleri küçümsüyorum. Bu benim zamanım ve izleme önceliği taşıyan program veya filmlerle ilişkili kişisel bir seçimim.
Yine de Yaprak Dökümü' nün veda bölümüne denk gelince, biraz izledim. Hiç olmazsa bir fikrim olsun diye... Ve niye dizi izlemediğimi bir kez daha anladım. Hayır, Trabzon'a tren kalkması durumu değil. Trabzon'a tren olmayabilir, o denli gerçekçilik gerekmiyor. Sorun o sahnenin tümden inandırıcı olmaması. Haydarpaşa'dan tren kalkıyor, ortada dizi kahramanlarından başka kimsecikler yok!... Ne peronda, ne kompartıman pencerelerinde... Tam bir hayalettren bu: hiç yolcusu olmayan...
Elbette dizinin tutkunları farkına bile varmayabilir. Onlar o vb. dizilerin yarattığı hayal aleminde yaşıyorlar çünkü... Ama ya onca filmin bize verdiği gerçekçilik duygusu, hatırladığımız onca tren sahnesinin binbir özenle yaratılmış sahicilik hissi? Tüm bunları unutabilir ve o aleme balıklama dalabilir miyiz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA