Perşembe... Sabah saat 10.00... Hava soğuk, 1 derece... Her yer kar... Karşımda dağ misali koca bir otel enkazı... Yangının izleri üzerinde.
Ortalıkta... Sadece jandarma var... Ve bir de AFAD elemanları.
Aklıma... Şair, oyun yazarı, milletvekili Abdülhak Hamit Tarhan'ın (1852-1937) ünlü şiiri geldi... Makber.
"Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden."
Eyvah ki ne eyvah!
3 gün sonra sömestir tatili bitecek... Okul zili çalacak... Öğrenciler sınıflara girecekler... Sıralarına oturacaklar... Ama...
Ayla Turan... Nehir Sarıtaş... Eren Bağcı... Pelin Güngör... Mavi Doğan... Doruk Sarıtaş... Lalin Doğan... Sınıflarında olmayacak. Sıraları... Boş kalacak.
Eyvah... Şairin dediği gibi... Gittiler ebede, gelip ezelden. Hem de... Çocuk yaştayken... Yeni açmış çiçekken... Taze fidanken.
***
DERİN SESSİZLİK
Kartalkaya terk edilmiş durumda... Sadece iki otel açık. Kayak pisti bomboş... Biz geldikten sonra... İki, üç kişi kayak yapmaya başlıyor.
Öğleye doğru kayanlar biraz artıyor.
Dağdaki sessizlik devam ediyor. Duyduğumuz tek ses... Gidip gelen araç gürültüleri... Jandarma aracı... AFAD aracı.
***
GÖÇÜP GİDEN AİLELER ISSIZ KALAN OTAĞLAR
Palandöken'de... Kar kokusunu içime çekmiştim... Dolu dolu. Kartalkaya... Yanık otel... Koridorlar... Hâlâ is kokuyor.
Bayburtlu Zihni aklıma geldi:
"Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş.
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı."
Kartalkaya... Bayburtlu Zihni'nin anlattığından daha da acı. Yavru gitmiş... Anne gitmiş... Baba gitmiş... Bütün aile gitmiş...
Bursa'da yaşayan Tüzgiray ailesi... Anne Yasemin Boncuk, baba Erhan, Demir (8) ve Defne (11)...
İstanbul'dan, ilkokul öğrencisi kızları Doğa ile Mavi'yi, kar tatilinde Kartalkaya'ya götüren anne Duygu ve baba Mert Doğan...
Süleyman Dayı, eşi Seden Nurgül Dayı... 15 yaşındaki Ela ve 12 yaşındaki Buse...
Ankaralı, 5 kişilik Çetiz ailesi... Doktor baba Ahmet, öğretmen anne Habibe, 11 yaşındaki ikizler Sedat ile Vedat ve 9 yaşındaki Esat...
Daha birçok ailenin bireyleri. Artık ebedi âlemdeler.
Allah, rahmet eylesin.
***
SORUMSUZLUK
Dolaşırken... Bir tabela dikkatimi çekiyor:
"Kayak riskli spordur... Sorumluluk kayan kişiye aittir."
Haydaaa... Hoppala... Nereden çıktı, neyin nesi bu tabela?
Kayak, elbette riskli... Yüzme de riskli... Yamaç paraşütü de.
Fakat...
Kayseri-Erciyes Kayak Merkezi'nde 'böyle bir uyarı yok'.
Erzurum'dan yeni döndüm... Palandöken Kayak Merkezi'nde böyle bir tabela görmedim.
Kayseri Valisi Gökmen Çiçek... Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç... Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi... Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen... "Sorumluluk şuna ait, buna ait" demiyorlar... "Şehrin dağından, taşından, uçan kuşundan sorumluyuz" diyorlar.
***
DAĞLAR KADAR FARK VAR
Erzurum-Palandöken... Bir yarış gördüm... Hizmet yarışı.
Kayak yapan, yardıma koşan jandarma. Dağda... 7/24... Nöbet tutan sağlık personeli.
Belediyenin... Diğer kurumların görevlileri... Denetim... Kontrol... Düzen... Disiplin.
Otellerde... Yangın alarmı... Sensör... Yangın merdiveni.
Kartalkaya'ya geldim... Ve Kayseri-Erciyes'in, Erzurum-Palandöken'in en az 20-25 yıl gerisinde gördüm.
Kars-Sarıkamış... Kartalkaya'ya fark atar... Hem de ne fark.
***
YIKILSIN BU OTEL
Kartalkaya yolunda mola verdik... Sonra köy kahvesinde çay içtik... Köroğlu'nun heykelinin olduğu Dörtdivan ilçesinde marketçiyle sohbet ettik.
Herkes... Ama herkes... Sözleşmiş gibi aynı sözleri tekrarladı durdu:
- Yıkılsın bu otel... Bir an önce... Hemen bugün... Daha ne bekleniyor?
Bizce de yıkılsın... Gecikmeden.
Bilirkişi gelecek... Uzmanlar inceleyecek... TBMM Araştırma Komisyonu rapor yazacak... Savcı düşüncesini söyleyecek... Hâkim kararını verecek...
Ve otel yıkılacak. Belki de yıkılmayacak. Yıkılmalı... Bürokrasi bu işi uzatmamalı.
Yanık otel... Bembeyaz, tertemiz karın üzerinde bir çirkinlik abidesi. Görenin sinirleri bozuluyor.
***
'MECBUREN... MECBURİYETTEN'
Erzurum... Palandöken Kayak Merkezi... Gülen, oynayan, şarkı söyleyen... Kayak yapan çocuklar.
Dağın her yerinde, yükselen müzik. Gün boyu eğlence... Hava kararıncaya kadar kayak... Ardından vur patlasın, çal oynasın.
Ya Kartalkaya? Cenaze evi gibi. Açık otellerin lobisinde... Asık suratlar.
Kayak pistinde... Çıt çıkmıyor... İnsanlar sanırsınız ki zoraki kayak yapıyor.
Öyleyse... Hâlâ, Kartalkaya'da kalmaya ne gerek var?
Yanıtı... Kartalkaya'da yol sorduğumuz bir şoför verdi:
- Otel ücretini ödemişler... Paralarını geri alamıyorlar... Mecburen kalmaya devam ediyorlar.
***
'DEVLET' BURADA
Dolaşacağız, bilgi alacağız... Jandarma ekibi, görev başında.
Bölgede son durum... Önlemler... Çalışmalar... AFAD burada... Herkese yardımcı.
Koskoca dağda... Kartalkaya'da... "Devleti" gördüm... Jandarma ile AFAD.
***
SUÇLU AYAĞA KALK
Kartalkaya'ya gidip de... "Benden selam olsun Bolu beyine/ Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır" diyen Köroğlu'nun yaslandığı dağları, dağ köylerini, çevreyi dolaşmamak olmaz.
Gerede... Bolu... Düzce... Kaynaşlı... Yeniçağa... Dörtdivan... Gölyaka... Gün boyu dolaştık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Kimsenin gözünün yaşına bakmayız... Kim olursa olsun, hatası olan arkadaşımız dahi olsa herkes cezasını çekecek" sözleri, toplumda karşılık bulmuş... Yanan yüreklere serin su gibi gelmiş.
Çok kişiden şunları dinledik... "Suçlular, sadece Kartalkaya'dakiler mi? Otel sahipleri, otel yöneticileri, elektrikçi, aşçı, garson... Ve... Belediye bürokratları mı? Başkalarının hiç suçu, kusuru, eksiği, ihmali yok mu?"
***
DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL
Dede Efendi'nin, uşşak makamındaki bestesini... Biliyor muydunuz?
"Gitti de gelmeyiverdi,
Gözlerim yollarda kaldı,
Hele nazlım nerede kaldı,
Ne zaman, ne zaman gelir?"
Adı, büyük Atatürk tarafından verilen Atılay Denizaltısı batmıştı... 38 şehit... 14 Temmuz 1942.
Ünlü şarkıcı Hamiyet Yüceses, eşini bu faciada kaybetmişti. Sahnede... Radyoda... Gözyaşları içinde, bu şarkıyı okumuştu.
Kartalkaya'dan Ankara'ya dönerken... Bu şarkıyı dinledik.
78 can... Oya... Alican... Mina... Ayşe Maya... Buse... Sedat... Ayla... Bekir... Yusuf... Muhammed... "Gitti de gelmeyiverdi."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz