Şahlanış destanının yazıldığı gün... Türk tarihinin önemli dönüm noktası... Karanlıktan aydınlığa açılan sabah.
Özgürlük ve bağımsızlık savaşı... Büyük Taarruz... Ve büyük zafer.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere... Bu topraklar için mücadele edenleri saygı ve rahmetle anıyoruz.
Kurtuluşa giden yolda kahramanca savaşan, şehadet şerbetini içen kahramanlara Fatihalar gönderiyoruz.
Bayramımız kutlu olsun.
***
Milli irade
Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni yasama yılına giriyor... 1923.
Kürsüde Atatürk... Açış konuşması yapıyor:
"Hep birlikte saygın bakışlarımızı, vicdanımızın merkezi olan millete dikelim... Bu büyük iradenin önünde saygıyla eğilelim."
Büyük Atatürk'ün bu altın sözleri, aradan 101 yıl da geçse de dün söylenmiş gibi güncel.
Vicdanların merkezi... Millet... Milli irade.
Önünde saygıyla eğileceğimiz irade... Yine milletin iradesi.
***
Gazi Meclis
Kurtuluş Savaşı'nın çetin günleri... Değişik illerden 16 milletvekili, TBMM Başkanlığı'na başvuruyor... Bir kısmı doktor: "Cepheye gitmek, düşmanla savaşmak arzusundayız... Yüce Meclis'ten izin istiyoruz."
Meclis Başkanlığı... Konuyu Genelkurmay'a iletiyor.
Genelkurmay'ın görüşü... "Uygundur."
Ve... Meclis'ten cepheye... Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya bir yazı yazılıyor:
"Aşağıda isimleri bulunan 16 milletvekili, orduda görev yapmak istemektedir... Her biri uygun göreceğiniz bir görevde, emrinize girecektir."
Gazi Meclis... İşte o Meclis.
***
Nutuk
Büyük zaferden 5 yıl sonra... Cumhurbaşkanı Atatürk, tarihi konuşmasını yapıyor... Büyük Nutuk'u okuyor... 15-20 Ekim 1927. Konuşmasında... Kurtuluş Savaşı'nda yaşanan bazı olaylardan... "Bozgunculuk yapanlardan" söz ediyor. Söyledikleri... Yenilir yutulur gibi değil:
"Bezginler... Yılgınlar... Korkaklar... Yabancı hayranları... Teslimiyetçiler... Alçaklar... Hainler..."
Atam! Büyük Atam! Dün vardı... Acı ama gerçek... Bugün de içimizde çürük elmalar var.
***
Hak ve Allah
İzmir'in Yunanlar tarafından işgalinden sonra... İstanbul'da ilk miting... Fatih'te... Meydan, kadınlarla dolu.
Konuşmacılar... 5 kişi... 2'si kadın: Halide Edip Hanım ile Meliha Hanım.
Halide Edip Hanım'ın konuşmasından satırbaşları:
Türk ve Müslüman, bugün, hayatının en kara gününü yaşıyor.
İnsanın hayatında sabah olmayan gün yoktur.
Bu geceyi yırtıp parlak bir sabah yaratacağız.
Hanımlar! Bugün elimizde top, tüfek denilen silahlar yok... Fakat onlardan daha kuvvetli bir silahımız var... Hak ve Allah.
Top düşer... Tüfek de düşer... Ama hak ve Allah kalıcıdır.
***
Doğru söze ne denir?
Büyük Atatürk'ten... Nutuk'tan bir alıntı:
Meclislerle yönetilen ülkelerde en tehlikeli durum, bazı milletvekillerinin yabancılar adına ve çıkarına çalışmasıdır.
Milletvekili bile olabilen hainlere her zaman rastlanacağına, tarihin örnekleriyle inanmak zorunludur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hep doğruyu söyledi... İtirazı olan parmağını kaldırsın.
***
Kurmay Onbaşı Nezahat
Hafta boyunca... Kurtuluş Savaşı öncesinde... Ve Kurtuluş Savaşı sürecinde yaşanan pek çok olaydan söz ettik... Bitmedi... Ciltlere sığmaz. Hafız Halid Bey... Çanakkale Cephesi... 70'inci Alay Komutanı.
Eşi Hayriye Hanım... Verem... Sizlere ömür. Kızı Nezahat, 8 yaşında... Bakacak kimse yok. Hafız Halid Bey, kızını yanına alır, cepheye götürür. Nezahat... At binmeyi, silah kullanmayı öğrenir. 12 yaşında rütbe alır... Artık onbaşıdır.
Sonra... Kurtuluş Savaşı... 70'inci Alay, Mustafa Kemal Paşa'nın emrine girer. Nezahat, yine cephede... Kurmay onbaşılığa terfi eder.
Ve... Büyük zafer... TBMM... Konu milli mücadele. Bursa Milletvekili Emin Bey kürsüye çıkar:
- O kahramana... Nezahat'a... İstiklal madalyası verilsin.
İzmit Milletvekili Hamdi Namık Bey söz ister:
- İstiklal madalyası yetmez... Paşalık unvanını hak etti... Paşa yapalım.
Nezahat'ın ise... Hiçbir isteği, beklentisi yoktur. Zaman geçer... Kader ağlarını örer.
Atatürk'ün yaveri Yüzbaşı Rafet... Allah'ın izni, Peygamber'in kavliyle... Nezahat ile evlenir.
Sonra... Yıllar yılları kovalar.
1986... Turgut Özal Başbakan.
TBMM Başkanı Necmettin Karaduman.
Yer... İstanbul... Dolmabahçe Sarayı.
Kurmay Onbaşı Nezahat'a... Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şükran plaketi verildi.
Salon kalabalık... Gözlerde yaşlar.
Nur içinde yat kahraman Kurmay Onbaşı Nezahat.
***
Hafız Şerife Ana
Kurtuluş Savaşı... Atatürk göğsünden yaralı... Birkaç gün dinlenmesi gerekiyor... Ankara'da.
Mustafa Kemal Paşa'nın çavuşu... Ahmet Çavuş... Başkomutanın istirahatinden yararlanıp Cebeci'deki evine giderken...
Yaşlı bir kadın... Hafız Şerife...
"Oğlum" diyor:
- Cephe nasıl?
- Çok iyi ana.
- Yavrum... Kadınlar toplanıyoruz... Sabaha kadar Kuran-ı Kerim okuyup dua ediyoruz... Allah'ımıza yalvarıyoruz... Cenab-ı Allah, Paşa Hazretleri'nin yardımcısıdır... Düşman, def olup gidecektir.
Hafız Şerife Ana... Dualarınız kabul edildi... Gözün arkada kalmasın... Rahat uyu.
***
Yorumsuz
Türkiye Büyük Millet Meclisi...
Gizli oturum... 26 Eylül 1920.
Gizli oturum tutanaklarından sadece bir cümle... Kelimesi kelimesine:
- Bizi yok etmeye çalışan İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar ile İstanbul'da birlikte çalışan insanlar vardır.
***
Büyük zafer böyle kazanıldı
Kurtuluş Savaşı... Yaralılar cephe gerisine taşınıyorlar... Hastanelere.
Ankara-Keskin'de bir hastane kuruluyor.
Doktorlar... Hastane personeli... Evlerde kalıyorlar.
Ve bir sabah... Doktorlar hastaneye gelince... Gördükleri manzara:
Kimse yok... Yaralılar... Aşçılar... Hizmetliler... Hatta hastanede nöbet tutan görevliler... Hepsi kayıp.
Firar... Büyük suç... Hemen jandarmaya haber veriliyor... Tutanak tutuluyor.
2 gün geçiyor... Jandarma Komutanı Yüzbaşı Mehmet Ali Bey, olayı aydınlatıyor.
Nöbetçi doktorlar... Yaralılar... Hastane personeli... Gece yarısı hastaneden ayrılmışlar... Dağ yollarını aşarak, patikalardan geçerek... Cepheye gitmişler.
Savaşmaya.
Kimi şehit düşmüş... Kimi gazi olmuş.