Yılmaz Büyükerşen'i üzmek, incitmek... Hocaların hocasına saygısızlık etmek... CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in aklının ucundan bile geçmez... Bu gerçek.
Fakat... Özgür Özel, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sürecini yönetemedi... Bu da gerçek.
Yılmaz Hoca... Eskişehir siyasetinde... Başpehlivan.
Jübileyle... Çiçeklerle... Omuzlarda gönderilmeliydi.
Politika sanatı bunu gerektirir.
CHP... Sadece Prof. Büyükerşen'i kırmakla kalmadı... Eskişehir'de yara da aldı.
***
Oy kaybı... Kaçınılmaz
Yılmaz Hoca'nın ilk seçimi... 18 Nisan 1999... Aldığı oy yüzde 44.
Sonra... Dört defa daha seçildi... Beşincisi... 31 Mart 2019... Yüzde 52.30 oy.
CHP Eskişehir'de bir daha bu oyu alabilir mi?
"Evet... Alabilir" diyen parmak kaldırsın.
***
Hiç unutmadık
Siyasette... Gelmek olduğu gibi... Gitmek de vardır.
Koltuklar kimseye babasından miras kalmamıştır.
Ama... Yılmaz Hoca gibi karizmayı evine göndermenin de bir inceliği, nezaketi olmalıdır.
Siyasette bir ömür geçirmiş olan... Eski DYP Genel Başkanı... Eski TBMM Başkanı... Hüsamettin Cindoruk yıllar önce bana demişti ki:
- Siyaset bir sanattır... İnce sanat... Resim yapmak gibi... Bir heykeltıraşın mermeri işlemesi gibi.
Doğru söz... Hiç unutmadık.
***
Vefa parkı
Aydın Arat... 1994'te Eskişehir'e başkan seçilmişti.
Hedefi... Raylı sistemdi... Kolları sıvadı.
Ama... Kader... Hakk'ın rahmetine kavuştu... 1997.
Yerine... İki yıl Orhan Subaşı, başkanlık yaptı... Metropol ilçe Tepebaşı'nın belediye başkanı.
1999... Yılmaz Hoca'nın ilk adaylığı... Kampanyasında, "Raylı sisteme hayır" dedi... Ve seçildi.
Koltuğa oturunca... Şehrin trafik sorunu üzerinde uzun uzun çalıştı... Ve sonra da televizyona çıktı:
- Eskişehir'e raylı sistem şart... Aydın Arat haklıymış.
Ve... Çok güzel bir park yaptı... Aydın Arat Parkı.
***
Yaşanmış bir hikâye
Yılmaz Hoca... Yılların dostu... Onunla ilgili yazılacak o kadar çok şey var ki... Bunları ne Özgür Özel bilir ne Ekrem İmamoğlu... Ne de Kemal Kılıçdaroğlu.
Hoca'nın öğrencilik yılları.
İşte o dönemde... Türkiye'de kan bankası kurulmuştu.
Ve... Gazetelerde ilan... "Kan bağışı yapana 350 lira verilecek."
Öğrenci Derneği Başkanı Yılmaz... "Haydi arkadaşlar" dedi... "Hepimiz kan verelim... Bu parayla yapacağımız çok önemli bir iş var."
***
Kanla kurulan tiyatro
Eskişehir'in küçük bir şehir olduğu dönem... Dört sinema... Üç pastane.
Yılmaz'ın derdi... Rüyası... "Ah bir tiyatromuz olsa."
Kan bağışından elde edilen parayla tiyatro kuruldu ama... Salon yok.
Şehirde... Sadece Ticaret Odası'nın salonu var... Orada da, Ticaret Odası üyelerinin çocuklarının sünnetleri... Nişanları... Düğünleri yapılıyor.
Rica... Minnet... Bin dereden su... Sonunda salon alınır ama bir şartla:
"Altı gün tiyatro... Pazar günleri ise... Sünnet... Nişan... Düğün."
***
Cüneyt Gökçer... Rahmetle...
Öğrenci Derneği Başkanı Yılmaz... Arkadaşları... Ankara'nın yolunu tuttular.
Devlet Tiyatroları'ndan yardım, destek istediler.
Genel Müdür Cüneyt Gökçer... Gençlerin heyecanından etkilendi.
Eskişehir'e yönetmen gönderdi... Oyuncu gönderdi.
Tiyatroya... Komşu şehirlerden seyirci gelmeye başladı.
Tiyatronun geliri... Ankara'dan gelen yönetmenin... Oyuncunun... Tren parası oldu... Ve yemek parası.
***
Belediye tiyatrosu
Yılmaz... Mezun oldu... Artık akademi dünyasındaydı.
Aklı ise... Hâlâ tiyatroda... Ah bir belediye tiyatrosu olsa.
İstikamet İstanbul... Moda... Haldun Taner'in evi.
Haldun Taner... Genç Büyükerşen'i dinledi... Sonra telefonu çevirdi... Muhsin Ertuğrul'u aradı.
Bir hafta sonra... Haldun Taner... Muhsin Ertuğrul... Ayla Algan... Ve birkaç sanatçı... Eskişehir'e geldiler.
Valiyi ziyaret... Belediye başkanını ziyaret... Sonuç... Belediye tiyatrosu kuruldu... 1962.
***
Üniversite tiyatrosu
Günler, haftalar, aylar, yıllar... Su gibi aktı geçti.
Yılmaz Büyükerşen... Profesör oldu... Rektör oldu.
İlk icraatı:
Üniversite tiyatrosu... Ve... Devlet konservatuvarı.
***
Güle güle
Üniversiteye veda... Siyasete merhaba... Yılmaz Hoca, Büyükşehir Belediye Başkanı.
Hemen kolları sıvadı.
Bugün Eskişehir'de sekiz tiyatro var.
Bitmedi... Senfoni orkestrası... Çocuk tiyatrosu... Kukla tiyatrosu.
Güle güle Yılmaz Hoca...
***
İsa'nın telefonu
Telefon... İsa Tatlıcan... SABAH Gazetesi Yazı İşleri Müdürü... "Abi, yazınızı okudum... Ve merak ettim'' dedi:
- Siyaseti... CHP'yi... Neden aday yapılmadığını... Tepkisini... Hoca, neler söylüyor?
Neler söylemiyor ki...
Yılmaz Hoca... Söyleyeceğini kapalı kapılar ardında değil... Herkesin içinde... Kameraların önünde söylüyor.
Sözleri medyada... Geniş geniş yer alıyor:
"Geçimsizlikler... Kıskançlıklar... İftiralar... Ters yorumlar... Birbirinin ayağının altına karpuz kabuğu koymalar..."
Ama... CHP'de bunlar ilk değil ki... "Kırmak... Savunmasız partiden atmak... Vefasızlık... Adam harcamak CHP'nin DNA'sında var."