Sınırın ötesinden son yazı... Evinden barkından edilmiş milyonlarca insan, Türkiye'yi güvence olarak görüyor.
Eğer... Türkiye olmasaydı... Buradaki 4 milyon insanın akıbeti acaba ne olurdu?
Çoğu bize gelirdi... Bizden de Avrupa'ya gitmeye çalışırdı.
Geri kalanı ise... Acı gerçek... Yok olurdu.
Uzun sözün kısası... Son 4-5 yıldır büyük bir göç dalgası yaşanmadıysa... Büyük başarı... Nokta.
***
Ağzı olan konuşuyor
Kızılay... Deniz Feneri... Fatih... Hayrat... Yedibaşak... İyilik... Umut Ol... Ve diğer sivil toplum kuruluşları... Bölgede neler yapmamışlar ki...
75 okul.
25 sağlık tesisi.
79 cami... Mescit.
32 yetimhane.
Gezdikçe... Daha iyi anlaşılıyor ki;
1. Dünya "gerçeklerden" habersiz.
2. "Ağzı olan konuşuyor." Bilen de bilmeyen de... Ve çoğu boş konuşuyor.
***
İşte gerçek
Yarın... Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler "yumuşayacak... El sıkışılacak."
İki ülke arasında "yakınlaşma" olacak. Suriye'de... Er geç... "Taşlar yerine oturacak."
Fakat... Şartlar ne olursa olsun... Biz "bu bölgeden" kopamayız.
Biz kopsak bile "bölge bizden kopamaz."
Milyonlar... Türkiye'yi bir "şemsiye" olarak görüyor.
***
Taşın altındaki el
Gezmeye devam... Fizik tedavi merkezi... Göz merkezi... Protez merkezi... Diyaliz merkezi... Kan bankası...
Bitmedi... 16 hastane... 4 kadın doğum ve çocuk hastanesi.
"Bunlar" yapılırken "Batı'nın... Birleşmiş Milletler'in" katkısı yok mu?
Var elbette.
Ama... Taşın altındaki "büyük el" Türkiye.
Onun için nereye gittiysek, Türk bayrağı... Kızılay bayrağı... AFAD bayrağı... Sivil toplum kuruluşlarımızın tabelaları.
***
'Şükran'
Hüseyin Yayman, "Meşhed Ruhin bölgesine gidelim" dedi... Neden olmasın? Ve direksiyon, o yöne çevrildi.
Bölgede... 74 bin kişi var.
7 bin 513 briket ev... Türkiye'nin eseri... Sivil toplum kuruluşlarının.
46 bin Suriyeli bu evlerde yaşıyor.
Meşhed Ruhin'de... Genç, yaşlı... Çocuk... Kimi görsek boynumuza sarılıyor.
İnsanların Türkiye için "Baba...
Kardeş...
Ağabey" demeleri boşuna değil.
"Şükran" sözü dillerden düşmüyor. (Teşekkür.)
***
Ve... Tansiyon... Kan şekeri
Dolaşmaktan yorulduk... Saatlerce ne su aklımıza geldi, ne de bir lokma ekmek yedik.
Sonunda... Kendimizi sağlık ocağında bulduk... Tek katlı... Pırıl pırıl.
Üzerinde "Kızılay bayrağı" dalgalanan sağlık ocağında, bizi "Suriyeli 2 sağlıkçı" karşıladı:
Doktor Abdullah ile Hemşire Esma.
Hüseyin Yayman ile bizi hemen "muayene odasına" aldılar.
Tansiyon... Kalp... Kontrol... Birer bardak su... Az biraz dinlenme.
Sağlık ocağı Kızılay'ımızın eseri... Gurur duyduk.
Ve... "Şükran, Doktor Abdullah...Şükran, Esma." Tekrar yola koyulduk.
Unutmadan... Sağlıkçılara "Borcumuz ne kadar" diyecek olduk... Bozuldular... Kahkahayı bastılar... Ve...
"Abi... Abi..." diyerek Hüseyin Yayman ile bizim elimizi öpmeye kalktılar.
***
Fırında mola
Yolumuza bir pastane çıktı... Aynı zamanda fırın... Ekmek... Peksimet...
Kurabiye... Kuru pasta... Çörek... Börek...
Bisküvi... Çeşit çok. Elimiz bir "pakete" gitti... Etikette 25 (Türk Lirası) yazılı.
Hüseyin Yayman, "50 lira" uzattı... "Üstü kalsın" anlamında bir hareket yaptı.
Mekânın sahibi Suriyeli Muhammed Derviş parayı almadı.
Mehmet Ali Kuseyri... Muhammed'in cebine 100 lira koydu... Muhammed yine tepki gösterdi... Ama Kuseyri ısrar etti... Parayı verdi.
Ve... Muhammed... Bizleri bırakmak istemedi...
"Çay" dedi... "Kahve" dedi... Yiyecek "bir şeyler" vermek istedi... Sıcak börek... Tatlı.
Teşekkürler... Yolumuz uzun... Allahaısmarladık.
***
Canlı
Dolaştığımız yerlerde... Oyun parkları... "Bizim STK'lar" yapmışlar... 48 tane.
400 cami... 369 okul, 217 farklı yerde 61 bin 358 briket ev... İdlib'de... Sarmada'da...
Atme'de... Cisr eş-Şuğur'da. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı...
"100 bine tamamlansın." Briket evler... Kamplar... "Sınırımızın önünde kale duvarları."
***
Türkiye'de tedavi
Bilmiyorduk... İdlib'e gelince öğrendik;
2021... Burada tedavi edilemeyen 6 bin 924 kişi, Türkiye'de tedavi görmüş.
2022... Şu ana kadar... 13 bin 161 kişi.
Türkiye'de tedavi edilenlerin tamamı geri dönmüş.
***
Sevgi mağazası
Evet... Bildiğiniz mağaza... Oldukça da büyük... Ne ararsanız var.
Mont... Pardösü... Ceket... Yelek... Gömlek... Pantolon... Çamaşır... Ayakkabı... Çorap... Aklınıza ne gelirse.
İdlib'in ilçelerinde... Bu şekilde 9 mağaza mevcut.
Mağazalarda para geçmiyor.
Öksüzler... Yetimler... Eşini kaybetmiş kadınlar... "İhtiyaçlarını" alıp gidiyorlar.
Mağazalardaki ürünler... "Türkiye'den bağış."
En büyük bağışçılar:
LC
Waikiki... Giyim kuşam... Her yaş için.
Flo... Ayakkabı... Kadın... Çocuk.
Allah bağışçılardan razı olsun... Çok dua alıyorlar.
***
Elveda İdlib
Dönmek zamanı... Kamplardakiler, briket evlerdekiler, öğrenciler Hüseyin Yayman ile bizi, bırakmak istemiyorlar.
İlle de evlerinde misafir edecekler.
Ekmeklerini, çorbalarını bölüşecekler.
Teşekkür ediyoruz... Vedalaşıyoruz... Kadınlar, erkekler...
Çocuklar... Bağrışıyorlar:
Maaselame. (Güle güle git.) Letinsune. (Bizi unutma.) Marra ukra nentazirikum.
(Yine gel.) Noktayı koyarken;
Hatay Valisi Rahmi Doğan'a... İdlib'den sorumlu Hatay Vali Yardımcısı Oğuzhan Bingöl'e...
Kızılay ve AFAD ekiplerine... Bizi yalnız bırakmayan güvenliklerimize... Sonsuz teşekkürler.
Allahaısmarladık İdlib.
Artık dönüş yolundayız... Yorgun mu yorgun.
Ve... Karşımızda... Kocaman bir kapı... Üzerinde "Türkiye" yazılı.
Vatandayız... Yorgunluğumuz geçiveriyor.