Geçtiğimiz günlerde, kamuoyunun yakından tanıdığı bir siyaset ve devlet adamı, Türk siyasetinde pek alışılmadık/ sıra dışı sözler söyledi... Mehmet Özhaseki.
Fakat... Güncel siyasetin gök gürültüsü öyle yoğun ki, Özhaseki'nin, alkışlanacak/ders alınacak konuşması güme gitti
AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Kayseri Milletvekili Mehmet Özhaseki ne demişti? Paylaşalım:
Benim belediyecilik hikâyem biraz uzun sürdü, 21 yıl.
Daha sonra milletvekilliği, bakanlık ve genel başkan yardımcılığı.
Neredeyse 30 yılım devlet hizmetinde geçti.
Artık yavaş yavaş siyasete veda etme zamanım geldi.
Gönül rahatlığı içinde, gözüm arkada kalmadan herkesten helallik istiyorum. (10 Haziran... Kayseri... Gençlerle buluşma.)
Türk siyaseti, böyle söylemlere öylesine yabancı ki... Toplum, böyle davranışları öylesine özledi ki.
***
Kapak
Mehmet Özhaseki... Kayseri'de izi de var, tozu da... Karşılığı da.
Hiçbir akçalı/bulaşık işe karışmadı... Yemedi/yedirmedi... Bagajında kirli yük yok.
Kendisine, "Artık çekil" diyen ise hiç yok.
Buna rağmen Özhaseki, "Jübile zamanım geldi" diyorsa... Kırıp dökmeden, çiğ laf etmeden köşesine çekilmekten söz ediyorsa... Bu davranışı:
"Koltuğu, babasının malı sananlara... Koltuk aşkıyla yanıp tutuşanlara... Züccaciye dükkânına giren fil misali etrafı kırıp döküp dağıtanlara... Ders olsun... Kapak olsun."
***
Kayserili ilk örnek Yazar
Mehmet Özhaseki'nin, jübileden söz etmesi, bir başka Kayserili, saygın siyaset ve devlet adamını aklımıza getirdi.
O da Mehmet. Mehmet Abi... Mehmet Yazar.
Milletvekiliydi (Anavatan Partisi)... Devlet Bakanlığı yaptı...
Ve Milli Savunma Bakanlığı.
1991'de... "Benden bu kadar... Aday değilim" dedi ve köşesine çekildi.
Kendisini, vakıf/hayır işlerine adadı... Yüzlerce gence eğitim bursu... Bugün kimi mühendis oldu, kimi doktor, kimi profesör.
Allah, sağlıklı ömür versin, Mehmet Abi, Türk siyasetinde, "Örnek adam... Adam gibi adam... Anıt adam."
***
Bırakmayı bilmeyenler
Siyasette çocukluk hastalığı... Kendisini, dünyanın/ siyasetin merkezinde zannedenler var... "Dünya benim etrafımda dönüyor" havasındakiler.
Kenara çekilmesini bilmezler.
Siyaseten raf ömürlerinin çoktan geçtiğini fark etmezler.
Kırarlar... Dökerler... Kendilerini küçük düşürürler... Ama "Horoz ölür, gözü çöplükte kalır" misali, rüya görmeye devam ederler.
Böyleleri... Her dönemde vardır... Ne diyelim, Allah şifa versin.
***
'Ben olmadan asla'
Nazif Kurucu... Rahmet istedi... 1970'li yıllar... Konya Milletvekili... Dürüst, saygın bir siyasetçi idi.
Gün geldi... TBMM dışında kaldı.
"Espri olsun, eş-dost okusun" diye, kitap yazdı... Piyasaya çıkmadı... Tanıdıklarına yolladı... Bize de.
Kurucu... Kaybettiği seçimin gecesini anlatır... Film gibi.
Sandıktan çıkamayan üç arkadaş... Rakı sofrasındalar...
Birinci kadehte konuşulanlar:
- Çocuklar, Meclis berberinde tıraş oluyordu... Hanım, kuaförde milletvekili eşi muamelesi görüyordu... Şimdi hanıma, çocuklara ne diyeceğiz?
İkinci kadeh... Konu değişir:
- Sen ne iyi ettin de milletvekili seçilince eczaneyi kapatmadın... Ben işyerimin kepengini indirdim... Şimdi çoluk çocuk ne yiyeceğiz?
Ve... Üçüncü kadeh... Kafalar iyice dumanlıdır:
- Bizim seçimi kaybetmemizin bir önemi yok da... Asıl önemli olan:
Bizim bilgi ve birikimimiz olmadan, bu Meclis nasıl çalışacak? İçinde bizim bulunmadığımız bir Meclis, ülkeye nasıl hizmet edecek?
***
Emziksiz bebek
Siyasetin, futbolla benzerliği çoktur...
İkisinde de fanatik taraftar vardır.
Bir başka benzerlik... Futbolda da, tıpkı siyasetteki gibi, jübile zamanını görmek istemeyen olur... Sahayı alkışlarla değil, yuhalanarak terk edenler.
Surinam asıllı, bir dönemin Hollandalı efsane futbol yıldızı... Antrenör... Ruud Gullit... Bir sözü var ki, paylaşmanın tam zamanı:
- Futboldan ayrı kaldığımda, ağzından emziği alınan bir bebekten farkım kalmaz.
Gel de gülme... Siyasette de, takımın dışında kalınca, ağzından emziği alınmış bebek misali ağlayıp sızlayan o kadar çok ki.
***
Çok mu zor?
Willy Brandt... Almanya'nın eski Başbakanı... Sosyal Demokrat Parti'nin unutulmaz lideri.
Ona yıllarca, "Dünya sosyal demokratlarının önderi" denildi.
Hani, "Karizma" derler ya... Ta kendisiydi.
1968-1974... Başbakanlık yaptı.
Siyaseti kendi isteğiyle bıraktı.
Köşesine çekilmedi... Yazı yazdı... Almanya'nın en önemli yayın organında... Yıllarca.
Konferanslar verdi... Düşüncelerini söyledi... Almanya'yı yönetenler, onun görüşlerinden yararlandılar.
Sahi... Willy Brandt gibi olmak, çok mu zor?
Siyasette kenara çekilmesini bilmek... Sabah/akşam, oraya buraya laf yetiştirmemek... Sağla solla, kendi gölgesiyle kavga etmemek... Gidip bir üniversitede ders vermek... Yazılarıyla yol göstermek...
***
Saygınlık
Siyaset... İlle de Meclis'te olmayı gerektirmiyor.
Söyleyecek sözü olan, siyaseti bırakınca, gider üniversitede ders verir... Kitap yazar... Önemli ülke sorunlarına ilişkin görüşlerini açıklar.
Örnek mi? Prof. Dr. Hikmet Sami Türk... Bakanlıktan, milletvekilliğinden uzak... Ama saygınlığı en üst düzeyde.
Kayseri'de dört üniversite var... Kayseri Üniversitesi... Abdullah Gül Üniversitesi... Erciyes Üniversitesi... Nuh Naci Yazgan Üniversitesi.
Yarın... Mehmet Özhaseki ders verse, tecrübelerini anlatsa, gençler dinlemek için koşar.
Uzatmayalım... Siyasetçi var, siyasetçi var... Kimi saygınlığını koruyor, kimiyle ise dalga geçiliyor.