Mevlüt Çavuşoğlu... AK Parti Antalya Milletvekili... Dışişleri Bakanı... İki haftadır, "Yangın yerindeydi... Alanya... Manavgat... Güzelbağ... Bayır... Kalemler..."
"Krizi" yönetti... Evi barkı yananların yanındaydı.
Ve... 10 Ağustos Salı... Saat 20.35... Ankara'ya dönüş.
Anadolu Jet... TK-7035. 35 bin feet...10.6 kilometre yükseklikte... Uçakta sohbet.
Afganistan... Yunanistan... Avrupa Birliği... Sığınmacılar... Yangın... "Gündeme dair, her şeyi konuştuk."
***
Çavuşoğlu'nun ağzından... Afganistan
NATO'nun, "Kararlı destek misyonu" çerçevesinde, Kâbil Havaalanı'nı koruma ve işletme sorumluluğu bizdeydi.
Şu anda yine bizde.
NATO ve ABD çekilirken, Afganistan'da büyükelçiliği bulunan tüm müttefik ülkeler, "Biz de destek verelim... Buradaki görevi biraz daha sürdürün" dediler.
Daha da önemlisi, Afganistan Hükümeti de kalmamızı istedi.
Eğer havaalanı güvenli bir şekilde işletilmezse, oradaki bütün büyükelçilikler çekilir.
Havaalanında, Norveç'in sorumluluğunda olan bir hastane var... Onlar da çekilirler.
Afganistan yönetimi bize bir talep iletti.
Fakat Taliban'ın itirazı var.
Taliban dâhil, Afganistan'daki tüm kesimlerle görüşmeye devam ediyoruz.
Bizim o ülkede kalmamız için de havaalanı çok önemli.
Bugüne kadar Afganistan'a muharip güç göndermedik.
Gayri muharip güç gönderdik.
Şu andaki personelimiz de muharip güç değildir... Havaalanının güvenliği ve işletilmesi için gerekli olan personeldir.
***
AB; ses var, görüntü yok
Ormanlarımız yanarken... "Batı" ne yaptı? Avrupa Birliği... Komşumuz Yunanistan... Kimler aradılar? Neler konuşuldu?
Mevlüt Çavuşoğlu'na sorduk.
Şimdi... Dışişleri Bakanı'nı dinleyelim:
- Yunanistan Dışişleri Bakanı aradı...
"Geçmiş olsun, bir desteğe ihtiyacınız varsa haber verin" dedi.
- Sizin, "Desteği reddettiğiniz" haberleri çıktı.
- Olur mu öyle şey? Gösterdikleri dayanışma için teşekkür ettim.
- Ya Batı'daki öteki ülkeler...
- Başka ülkelerden de mesajlar geldi...
AB Yüksek Temsilcisi aradı... "Neler verebileceklerini" sorduk.
- Ne yanıt aldınız?
- Şunu söylediler, "Bize başvurun, AB üyesi ülkelerle yardım koordinasyonu yapalım." - Sonra ne oldu?
- Başvuru yaptık... "Uçak ve helikopter lazım" dedik... Dört ülke, "Türkiye'ye yardım yapabileceklerini" AB'ye bildirdiler.
- Hangi ülkeler?
- Fransa, İspanya, Hırvatistan ve Romanya.
- Yardımlar geldi mi?
-İspanya iki, Hırvatistan da bir yangınla mücadele uçağı gönderdi.
- Fransa?
- Fransa, "Bölgesindeki olası yangınlar ve riskleri nedeniyle" böyle bir yardımı yapamayacağını söyledi.
- Bu süreçte Almanya hiçbir şey yapmadı mı?
- Almanya'dan, "İki helikopter verebiliriz" bilgisi geldi... "Gönderin" dedik.
- Gönderdiler mi?
- Hayır... "Almanya'da sel oldu...
Helikopterler afet bölgesinde çalışıyor" dediler.
- Bu süreçte Yunanistan'da da orman yangını çıktı.
- Yunanistan konusunda ayrıntı vereyim...
AB, üye ülkelere "Türkiye'ye nasıl bir yardım yapabilirsiniz?" diye sorunca...
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Atina Büyükelçimizi aradı... "Bizde de yangın çıktı... O nedenle uçak ve helikopter yollayamıyoruz" dedi.
- Oradaki yangınla ilgili olarak siz de Yunanistan'ı aradınız?
- Elbette... Hemen... "Geçmiş olsun" dedim... Bizdeki yangın tamamen sönünce her türlü yardıma hazır olduğumuzu söyledim.
***
Örnek koordinasyon
Yangın sürecinde Antalya'ya, "yardım" yağdı... Milas'a, Bodrum'a yağdığı gibi.
Kamyonlar dolusu... TIR'lar dolusu... Giyecek, yiyecek malzemesi yardımı.
Bu arada... "Para göndermek isteyenler" de çıktı... Çavuşoğlu hepsini, "Antalya Valiliği'ne" yönlendirdi.
Uçakta sorduk:
- Sizi kimler aradı? Yardım için...
- Çoook... Sivil toplum kuruluşları... Şirketler... Bursa Belediye Başkanı... Konya Belediye Başkanı bizzat geldi... Komşu iller, Isparta ve Burdur belediye başkanları geldiler... Yardımı bizzat dağıtmak isteyen de oldu.
- Ama siz "Hayır" dediniz...
- Koordinasyon çok önemli... Valiliğin yönetiminde... Koordinasyon Merkezi kuruldu... Manavgat Spor Salonu tıklım tıklım doldu... O kadar çok gönüllü var ki, Allah hepsinden de razı olsun.
***
Deklarasyonda kalan sözler
Sığınmacılar konusuna girdik... Ve "AB'nin tavrını" sorduk:
- Avrupa Birliği... Kaypak mı? Yalancı mı? İkiyüzlü mü? Sözüne sadık mı, değil mi? AB, ne derece güvenilir?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yanıtı... Kelimesi kelimesine:
Diplomatik dille, "2016'dan bu yana sözünü tutmadığını ve taahhütlerini yerine getirmediğini" söyleyebilirim.
2016... Avrupa Birliği ile "Ortak deklarasyon" var... Sığınmacılar konusunda.
O deklarasyondaki taahhütlerinin "büyük bölümünü" yerine getirmediler.
***
Gözler yaşlı
Yangın yerinde bir çocuk... Gönüllü...
Oraya buraya koşturuyor.
"Orman, itfaiye, emniyet görevlilerine" içecek su taşıyor.
Çocuk... Dizi problemli... Bandajlı.
Mevlüt Çavuşoğlu, "Artık git" diyor:
- Evine dön... Dinlen.
- Gitmem amca... Yangın sönmeden bir yere gitmem. Çavuşoğlu'nun tepkisi... Gözleri sulanıyor.
***
'İlle de Toros olsun'
Akseki... Kepez Mahallesi...
Eskiden köydü.
Orman yangını... Evlere sıçramış... Gariban köylünün, "Toros'u" yanmış.
Toros... Renault otomobil... Bir zamanlar, çok gözdeydi... "Mazide kaldı."
Mevlüt Çavuşoğlu, "Ah Toros'um, vah Toros'um" diye dövünen köylüyü teselli ediyor:
- Üzülme... Yenisini alırız... Daha iyisini.
- Sağ ol Bakanım... Yenisini istemem...
Toros bana yetiyordu...
Elimdi, ayağımdı... Çok kahrımı çekti.
Toros otomobil, 30 bin lira.
Çavuşoğlu, "Yeni... Daha pahalı" bir araç öneriyor... Köylü "Hayır" diyor:
- İstemem... Allah'ın gücüne gider... Milletin parasına yazık... Eski Toros bana yeter.
Duygu seli... Herkes köylüyü teselli ediyor.
Şimdi... Yeni otomobiliyle o kadar mutlu ki.
***
Gani gönüllü teyze
Köylü... Yangın, evini alıp götürmüş... AFAD imdadına yetişmiş... Kalacak yer vermiş.
Teyze... Ağacın dibinde... Çay demliyor.
Kızılay, orman, jandarma, AFAD görevlilerine ikram ediyor.
Mevlüt Çavuşoğlu, "Geçmiş olsun teyze... Bir ihtiyacın var mı?" diyor.
Teyzenin yanıtı:
- Allah devlete, millete zeval vermesin... Bir bardak çayımı içmeden gitmeyin.
***
Siyaset dışı
Mehmet Ali Dim ve Emin Müftüoğlu ile... İlçe ilçe, köy köy gezdik.
Nereye gittiysek... Mevlüt Çavuşoğlu'nun "geldiğini" söylediler... Defalarca.
Antalya'da... Yangının, "siyaset malzemesi yapılmadığını" gözledik... Doğrusu da bu...
Öteki türlüsü, "çirkin politika."
Bitmedi... "Bölgeyi" anlatmaya devam edeceğiz... Yarın.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz