Yarından sonra... 27 Aralık... Atatürk'ün, "Ankara'ya gelişi." 1919.
Üzerinde kemerli bir palto... Dikmen yolu eteğinde, şimdiki Genelkurmay'ın önünde... "Kızılyokuş" denilen yerde... Bağıran Ankaralılar:
"Ölürüz de dönmeyiz senin yolundan, Mustafa Kemal Paşa."
Atatürk... Çok duygulanacak ve daha sonra çevresindekilere defalarca şunları söyleyecektir:
- Bu asil hareketi hiçbir zaman unutmadım ve unutmayacağım.
***
Korona engeli
Korona... Önlemler... Cumartesi-pazar sokağa çıkma kısıtlaması... Toplantıtören yasağı.
Bu yıl... Seymenler... Dikmen sırtlarında Büyük Atatürk için, "Temsili karşılama" yapamayacaklar.
"Atatürk Koşusu" da olmayacak...
Panellerde,"1919'un Ankara'sı... Ankara'nın, Mustafa Kemal Paşa'yı nasıl bağrına bastığı" anlatılamayacak.
Heyecanımızı erteleyeceğiz... 27 Aralık 2021'e.
***
Ankara-1919
Atatürk'ün, "Gözüyle... Anlatımıyla" 1919 yılında geldiği Ankara:
Deniz veya göl kıyısından, ırmak boylarından uzak.
Yalçın ve çıplak bir kaya parçasının eteğinde kurulmuş.
Çok yıldızlı ve ışıklı göğü ile Ankara, eşsiz bir yayla güzeli.
İklimi sağlam, havası temiz ve güç verici. Atatürk... Ankara'yı çok sevdi. 1938'de... İstanbul'da... Hastalığının ağırlaştığı günlerde... Doktorlarına "Ankara'ya gitmek istediğini" söyleyecek kadar.
Şimdi... 1919'da karşılandığı yerin yakınında... Rasattepe'de... Anıtkabir'de... "Kalbimizde" yaşıyor.
Ankara'ya gelişinin yıldönümünde... Bir kez daha rahmetle, saygıyla anıyoruz.
***
Başkent
Ankara, "Başkent" oldu... Ama... Atatürk'ün ısrarıyla... Kararlı duruşuyla.
Yoksa... Ankara'nın başkent yapılması... İmkânsızdı.
Şehirciler... Direndiler:
- Ankara'da su bulamayız... Bu toprakta ağaç tutturamayız... Susuz, ağaçsız bir başkent olur mu?
Tarihçiler... Karşı çıktılar:
- Eğer burada yaşamak mümkün olsaydı, Türkler Tuna boylarına doğru koşarlar mıydı?
İstanbullular... Soğuk baktılar:
- Devlet, şekli ne olursa olsun İstanbul'dan idare edilir... Ve başta kim olursa olsun İstanbul'da oturur.
Gazeteler... Eleştiren o kadar çoktu ki:
Tanin Gazetesi'nden Hüseyin Cahit (Yalçın) gibi.
Vatan Gazetesi'nden Ahmet Emin (Yalman) gibi.
***
İki elçi
Ankara başkent olunca... Yabancı ülkelerden sadece iki elçi Ankara'ya geldi... Devamlı oturdular.
Biri Sovyetler Birliği (Aralof), diğeri Azerbaycan (İbrahim Abilof).
Öteki ülkelerin elçileri... "Güven mektuplarını Ankara'da Atatürk'e sunup, İstanbul'a geri döndüler." Ve beklediler;
"Gazi ölünce, Türkler Ankara'nın başkent olması sevdasından vazgeçerler... Başkent yine İstanbul'a taşınır... En iyisi beklemek."
Ama sonra... Yavaş yavaş Ankara'da elçilik açmaya başladılar.
***
Hamamönü
Ankara'daki ilk Sovyet elçisi... Karayolundan geldi... Trabzon üzerinden.
Atatürk... Sovyet elçisinin karşılanmasını istedi.
Karşılama görevi Mustafa Necati Bey'e verildi... Saruhan Milletvekili.
Elçi... Hamamönü'nde 2 katlı, sarı boyalı bir bina kiraladı... İlk Sovyet Elçiliği.
***
Zaman tüneli
Tarih 10 Mayıs 1926... Yeni Ses Gazetesi.
Gazeteye göre... Ankara... "Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri."
Örneğin oteller... 3 çeşit otel var.
"Birinci sınıf otelde, tek yataklı oda iki lira."
Yemek için... En itibarlı yer, "Ankara Kulübü."
Kuver... 15 kuruş.
Balık... 75 kuruş.
Viski... 125 kuruş.
Toplam... 215 kuruş.
Buna "Garsoniye" ekleyeceksiniz, 25 kuruş... Bir de İstihlak (Tüketim) Vergisi var, 75 kuruş.
Yani... Yemekten sonra ödenecek para... 315 kuruş.
***
Hukuk
Hukukun, adalet reformunun konuşulduğu şu günlerde... Yazmanın tam zamanı.
Atatürk'ün ilk kurduğu okul... "Ankara Hukuk Mektebi."
5 Aralık 1925'te açıldı.
İlk kayıt... 301 öğrenci.
Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa yaptı.
Okulda ilk dersi Ahmet Ağaoğlu verdi.
1927... Okul... Ankara Hukuk Fakültesi adını aldı.
***
Son söz
Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık'ta kendisini karşılayan Ankaralılar'a... Vilayette... Dedi ki:
-Vatandaşlarım!.. Ne şu, ne bu kuvvet bizi kurtarabilir... Bizi, sizin gibi fedakâr ve cesur halkımız kurtaracaktır.
Geldik bugüne... 2020...
Türkiye'ye, "Yön vermek isteyen... Yön verenlerle işbirliğine girişen" çok... Dün olduğu gibi.
Ama... Son sözü yine fedakâr ve cesur halkımız söyleyecek... Dün olduğu gibi.