Süleyman Demirel... 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra... "Konuşma yasağına" rağmen... Konuşuyordu.
Bazen İstanbul'a... Şanlıurfa'ya gidiyordu...
Bazen de bir toplantıya... Konferansa...
"Düşüncelerini" söylüyordu.
Ve kendisini "Mahkemede" buluyordu.
"Avukatları" Köksal Toptan, Ali Şevki Erek, İbrahim Vecdi Aksakal... İl il dolaşıp... Demirel'in yargılandığı davalarda savunma yapıyorlardı.
İşte o günlerde... Demirel'in yargılandığı "Ankara-Yenimahalle" mahkemesinde... Bir hâkim... Adını da yazalım... Orhan Bilgin... "Şöyle bir karar" verdi:
Başbakanlık yapan bir kişinin "Konuşması... Düşüncesini açıklaması" suç sayılamaz.
"Konuştu diye" siyasetçi yargılanamaz.
Asıl suç "Konuşmamasıdır."
Karar... "Süleyman Demirel'in beraatine..."
Bu beraat kararı "Emsal" olmuştu.
Ve sırf konuştuğu için "Demirel aleyhine açılan davaların" tamamı düşmüştü.
Sadece Demirel'in değil... "Öteki yasaklı siyasetçilerin" de.
"Şuraya" gelmek istiyoruz...
Genel Başkanlık... Başbakan Yardımcılığı... Dışişleri Bakanlığı... Enerji Bakanlığı... Maliye Bakanlığı yapmış bir politikacıya "Ne diye konuştun" denilmez.
Yanlış olan konuşması değil "Konuşmamasıdır."
Gördüğü aksaklıklar karşısında "Bana ne" diyerek susup oturmasıdır.