Hikâye bu ya... Kadının biri dedikoduyu çok severmiş.
Sabah akşam... Arkadaşlarının, komşularının dedikodusunu edermiş.
Sonunda... Herkesin tepkisini çekince... Kadın pişman olmuş.
Bir "Bilgeye" gitmiş.
"Ne yapmalıyım" diye sormuş.
Bilge kişi... Demiş ki:
- Yarın pazardan bir canlı tavuk al... Tavuğu orada kestir... Evine dönerken tüylerini yol, etrafa serpiştir... Ertesi gün bana gel.
Kadın... Denileni yapmış... Ve bilge kişiye tekrar gelmiş.
Bilge... Bu defa şunu söylemiş:
- Pazara git... Aynı yoldan evine dön... Etrafa attığın tüyleri topla.
Kadın sokak sokak dolaşmış... Fakat... Rüzgârın savurduğu tüyleri bulamamış.
Gelip, bilge kişiye "Durumu" anlatmış.
Bilge... "Dedikodu da işte böyle bir şey" demiş:
- Ağzından çıkınca etrafa yayılır... Pişman da olsan, ağzından çıkan sözü geri alamazsın.
CHP'deki "Atatürk portresi krizi" ya da... "Atatürk üzerinden dedikodu sorunu" bu hikâyeyi aklımıza getirdi.