Seneler öncesi... Cumhurbaşkanı Özal'ın "Çankaya'dan inip, parti kurmaya hazırlandığı" günler.
Özal "kişisel eşyalarını toplarken... Eski defterleri karıştırırken" eline bir "şiir" geçer. Ve Ali Coşkun'a uzatır, "Ali, bak" der. Ali Coşkun okur... Beğenir.
- Abi, bunu besteletelim.
- Hadi canım sen de... Yok, daha neler...
Ali Coşkun "şiiri cebine koyar."
Sonra Rüştü Eriç'e verir... O da besteler.
Ali Abi, elinde notalar, Özal'a gider.
Özal "ölümünden önceki son devlet görevine" gitmek üzeredir... Türk Cumhuriyetleri'ne.
Ali Coşkun "notaları" uzatır:
- Abi, bak, bestelendi.
- Ali... Nasıl olmuş?.. Mırıldan biraz... Dinlemek istiyorum.
- Olmaz Turgut Abi... Siz hayırlısıyla Asya'dan dönüp gelin... Hem yeni partinin programını konuşuruz, hem de sizin şarkıyı birlikte dinleriz. Özal, o geziden döndü ve öldü... Kendi şarkısını dinleyemeden: "Bir şiir istiyorum gönlümün rüzgârından, Yalnız seninle dolsun ümitsiz düşürmesin..."