Anlatacağımız "hikâyeyi" bilen bilir.
Örneğin Aydın Menderes bilir.
Aydın'ın Çakırbeyli köyünün muhtarı Mehmet Demir bilir.
***
27 Mayıs 1960'ta "ihtilal olunca..."
Başbakan Adnan Menderes "Yassıada'ya yollanınca..."
Meşhur "Çakırbeyli çiftliği" sahipsiz kalır.
Mahsul tarlada "çürümekte, kurumaktadır."
***
"Eskiden olsa" Menderes çiftlik kahyasına para yollar.
Kahya "köylüleri toplar."
Tarlada çalıştırır.
Ama ihtilal olmuş "ne para yollayan var, ne kahya, ne de çalışacak köylü."
Zaten köylü kendiliğinden "çalışacağım" dese bile "askeri yönetim var... Jandarma var... Yasak var."
***
Çakırbeyli köylüsü bir akşam "kaşla, gözle, işaretle, fısıltıyla" örgütlenir.
Ertesi sabah güneş doğarken kadın erkek yüzlerce köylü tarladadır.
Sadece Çakırbeyliler değil "yakındaki köylerde" yaşayanlar da.
***
Biraz sonra "jandarma" gelir:
- Burada çalışmanız için kim görev verdi?
- Kendiliğimizden geldik.
- Yevmiyenizi kim ödeyecek?
- Ağamız (Menderes) geçen yıl ödemişti... Bize 2 yıllık ücretimizi birden vermişti.
- Çıkın buradan... Yasak.
- Çıkmayız... Ağamızın mahsulünü toplayacağız, satacağız, parasını da götürüp, Yassıada'daki ağamıza vereceğiz.
***
"Hikâyeyi" birinci elden dinlemek isteyen, Aydın-Çine yolu üzerindeki "Çakırbeyli köyüne" gidebilir.
Mehmet dededen (Kulakoğlu) veya Hafize nineden (Aydın) dinleyebilir.